Dünyamızı dualarımızla şenlendirelim mi?
Malatya’dan Ali Cengiz: “1-Her gün aynı duayı yapmak Allah katında kabul görür mü? 2-Abdestiz dua yapmak, Allah’ı anmak Salâvat-ı Şerife getirmek doğru mudur?”HER AN DUAYA DEVAM Kul, her derdini, her...
Malatya’dan Ali Cengiz: “1-Her gün aynı duayı yapmak Allah katında kabul görür mü? 2-Abdestiz dua yapmak, Allah’ı anmak Salâvat-ı Şerife getirmek doğru mudur?”
HER AN DUAYA DEVAM
Kul, her derdini, her ıstırabını, her halini her gün Cenab-ı Allah’a arz eder ve etmelidir. Çünkü Cenab-ı Allah duayı emrediyor:
“Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?”1
*“Dua edin, size cevap vereyim.”2
Ayetler dua etmeyen insanın Allah katında değersiz olduğunu ifade ediyorlar.
Duada zaman, mekân ve sayı sınırlaması yoktur. Dilediğin duayı, dilediğin zamanda, dilediğin yerde, dilediğin kadar yapabilirsin. Özellikle ihtiyaç devam ediyorsa duaya devam etmek tam bir emirdir. İhtiyaç sürdükçe duayı kesmemek önemli bir dua sırrıdır. Esasen ihtiyacın devam etmesi dua vaktinin bitmediğini gösterir. Resûlullah Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Sizden her hangi birinizin duası, acele etmediği ve ‘dua ettim, fakat benim duam kabul edilmedi’ demediği sürece kabul edilecektir.”3
Dolayısıyla eğer ihtiyaç devam ediyorsa, eğer dua vakti bitmemişse, eğer duaya ihtiyacımız varsa her gün bile değil, -günde bir az düşer- her an duaya devam etmeliyiz.
KABULDE ALLAH’IN HİKMETİ DEVREDEDİR
Fakat her gün aynı duaya devam etmemiz duamızın kabul göreceğinin garantisi midir? Böyle bir ön şart yoktur. Duaları Cenab-ı Allah hikmetine uygun görürse kabul eder. Ve hayırlısı da bu olur.
“Birçok defa dua ediyoruz, kabul olmuyor.” Diyenlere Bedîüzzaman, Cenab-ı Allah’ın her duaya cevap verdiğini, fakat duamızı kabul etmesi ve istediğimiz aynı şeyi vermesi için, o şeyin Allah’ın hikmetine uygun olması gerektiğini bildiriyor.
Bedîüzzaman Saîd Nursî, bunu şöyle bir misal ile açıklıyor:
Hasta bir çocuk, Doktora gelip, “Şu ilacı bana ver!” dediği zaman, devreye mecburen doktorun bilgisi, hikmeti, kanaati ve onayı girer. Çünkü söz konusu ilacın çocuğun derdine fayda verip vermeyeceğini doktor çocuktan daha iyi biliyor. Bu durumda çocuğa düşen, doktorun bilgisine, hikmetine ve kanaatine güvenmek, doktorun hükmüne teslim olmaktır. Doktor bilgisiyle hareket edip çocuğa ya o ilacın aynısını, ya daha iyisini verebilir, ya da hiç vermeyebilir. İstediği ilacın aynısını vermediğinde çocuğun doktoru itham etmesi ve ‘İstediğim şeyi vermedin!’ diye doktora küsüp kırılması elbette doğru bir hareket değildir.4
Bu misalde görüldüğü gibi, kul dua yapar; ama istediği şeyin kendi hayrına olup olmadığını Cenab-ı Allah daha iyi bilir. Bu nedenle kabulde O’nun hikmeti devreye girer.
Dua yapmak, Allah’ı anmak ve salâvat-ı şerife getirmek için abdestli olmak şart değildir. Ama efdaldir.
ALLAH’IN HER FİİLİ HAYIRDIR
Serhat Taşkıran: “Allah’ım senin şerrinden sana sığınırım.” duası annemin yaptığı ve bize tavsiye ettiği bir dua. Bu, bana biraz sakıncalı geliyor. Size göre nasıl?
Allah’ın şerri olmaz. Her fiili hayırdır, her takdiri iyidir, irade ettiği her şey güzeldir. Fakat Allah’ın gazabı, celali, cezası, kahrı, adaleti, intikamı, narı, Cehennemi vardır. Bunlar bizim hoşumuza gitmez ve biz bunları şer telakki ederiz. Oysa netice itibariyle bunlar da hayırdır. Çünkü esasen şer olan adalet değil, adaletsizliktir; ceza değil, haksızlıktır; celal ve öfke değil, zulümdür. Fakat Allah’ın böyle şer fiilleri yoktur. Yani Allah’ın ya adaleti vardır, ya mağfireti vardır. İkisi de hayırdır. Adaletsizliği yoktur.
Peygamber Efendimiz (asm) bir duada şöyle sığınmıştır: “Allah’ım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım.”5