Isparta kahamanlarına nasıl arkadaş olunur?
Yılmaz Bey: “Sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.” buyuran Üstad Hazretlerini nasıl anlamalıyız?” BİR SADÂKAT MEKTUBU Bu cümleler...
Yılmaz Bey: “Sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.” buyuran Üstad Hazretlerini nasıl anlamalıyız?”
BİR SADÂKAT MEKTUBU
Bu cümleler Kastamonu Lâhikasında geçen bir mektubun ifadeleridir. Bediüzzaman mektubunda, Nur Talebelerini Risale-i Nur hizmetinde sadâkate çağırıyor.
Risale-i Nur hizmetinin tarikat ve şeyhlikten daha mühim olduğunu... İman kurtarmanın velâyet mertebesi kazandırmaktan daha sevaplı olduğunu... Bir adamın imanını kurtarmanın, on mü’mini velâyet derecesine çıkarmaktan daha efdal olduğunu... Bir adamı sultan yapmanın, on neferi paşa yapmaktan daha yüksek olduğunu Bediüzzaman ispat ediyor.
“Çünkü” diyor Bediüzzaman, “iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder. Velâyet ise, mü’minin Cennetini genişlettirir, parlattırır.”1
Mektubun devamında Bediüzzaman diyor ki: “Bu şehre bir kutup, bir gavs-ı âzam gelse, “Seni on günde velâyet derecesine çıkaracağım” dese, sen Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen, Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.2
ISPARTA KAHRAMANLARI RÜKÜN OLDULAR
Isparta Kahramanları, Üstad Hazretlerinin bir menfi olarak sürgün geldiği Isparta’da ve Barla’da, “Hakaik-ı Kur’ân’ın dellâlı” sıfatıyla Bediüzzaman’a muhatap oldular, talebe oldular ve dâvâsına sahip çıktılar.
Bediüzzaman’a yaklaşmanın ateşten gömlek giymekten farksız olduğu o ceberrut devrinde başka şeyh ve mürşit aramadılar; yerilmeyi, kınanmayı, dövülmeyi, sövülmeyi, işkence edilmeyi, tecrithaneleri, hapishaneleri, işlerinden, çoluk çocuklarından ırak olmayı, mağdur olmayı, mahrum olmayı, mahkûm olmayı, makamı, mevkii, rahatı, şanı, şerefi, itibarı kaybetmeyi göze aldılar ve Bediüzzaman’ın dâvâsından ellerini çekmediler.
“Siz Türk’sünüz. Türklerde her nevi ulema ve ehl-i kemal vardır. Said bir Kürt’tür. Milliyetinizden olmayan birisiyle teşrik-i mesai etmek hamiyet-i milliyeye münafidir.”3 diye ölümüne baskı yapıldığı günlerde, yardan, serden, maldan, mülkten, şandan, rahattan, hayatlarından, ruhlarından, canlarından geçtiler; Said Nursî Hazretlerinden geçmediler.
İhlâsta, sadâkatte, uhuvvette, tesanütte, kanaatte, feragatte, refakatte, himmette, gayrette, vefada, Risale-i Nur hakikatlerini neşirde rükün oldular, Risale-i Nur’un şahs-ı manevisinde saff-ı evvel teşkil ettiler.
Risale-i Nur’a hizmette kusur etmediler, başka yerde nur ve feyiz aramadılar, Risale-i Nur ile iktifa ettiler.