Sevgide Allah’ın hakkına nasıl riayet edeceğiz?
Nuri Bey: “Mana-yı ismi ile mana-yı harfi kavramlarını nasıl anlayacağız?”Gramerden Tevhide Mana-yı ismi ile mana-yı harfi, Arapça Nahiv ilminde, yani Arapça gramerinde iki önemli kavramdır. Bediüzzaman bu gramer...
Nuri Bey: “Mana-yı ismi ile mana-yı harfi kavramlarını nasıl anlayacağız?”
Gramerden Tevhide
Mana-yı ismi ile mana-yı harfi, Arapça Nahiv ilminde, yani Arapça gramerinde iki önemli kavramdır.
Bediüzzaman bu gramer kavramlarını birer tevhid kavramı haline getirmiş, kâinatı Allah hesabına konuşturmuştur.
Nahiv ilminde ismin tanımı şöyle yapılmıştır: “Manası kendisini gösteren şey.” Harfin tanımı da şöyledir: “Manası başkasını gösteren şey.”
Yani gramerde harf isme hizmet ediyor. Yani harf isim için vardır. İsim ise kendisini gösteriyor. Yani isim kendisi için vardır. Meselâ Ali ismi Ali’yi gösteriyor. Fakat Ali isminde bulunan üç harfin her üçü de kendisi için değil, Ali ismi için vardırlar.
Ayna Misali
Bediüzzaman bu kavramları ayna misali ile açıklıyor. Aynaya camı görmek için bakarsan camı görürsün. Aynada kendini, dolayısıyla görürsün. Aynaya ayna için bakmak mana-yı ismi ile bakmaktır. Başkası için bakmak ise mana-yı harfi bakışıdır. Ayna kendi başına bir değer ifade etmez.
Aynaya kendi güzel simanı görmek için bakarsan, ayna seni gösterir. Mana-yı harfi bakışı budur. Aynaya değer katan bakış bu bakıştır.
Bediüzzaman bu misali verdikten sonra, kâinatın, bütün zerrelerine kadar harflerden ibaret olduğunu ve Allah’ın isim ve sıfatlarını gösteren birer ayna olduğunu; fakat ruhsuz felsefenin kâinata kâinat için (mana-yı ismi ile) bakarak tabiat bataklığına saplandığını bildiriyor.1
Keza Bediüzzaman, Mektubat’ında diyor ki: “Her şey, mana-yı ismiyle ve kendine bakan vecihte hiçtir; kendi zatında müstakil ve bizatihi sabit bir vücudu yok. Ve yalnız kendi başıyla kaim bir hakikati yok. Fakat Cenâb-ı Hak’ka bakan vecihte ise, yani mana-yı harfiyle olsa, hiç değil. Çünkü onda cilvesi görünen esma-i bakiye var. Mâdum değil; çünkü sermedi bir vücudun gölgesini taşıyor. Hakikati vardır, sabittir, hem yüksektir. Çünkü mazhar olduğu baki bir ismin sabit bir nevi gölgesidir.”2