Yalanın süslüsü: Cerbeze
Can Bey: “Cerbeze ile yalan arasında fark var mıdır? Cerbezede doğruluk payı yok mudur?” Cerbeze, yalanı süsleyerek doğru göstermek, kurnazca lâflarla aldatarak üste çıkmak, lâf cambazlığı ile...
Can Bey: “Cerbeze ile yalan arasında fark var mıdır? Cerbezede doğruluk payı yok mudur?”
Cerbeze, yalanı süsleyerek doğru göstermek, kurnazca lâflarla aldatarak üste çıkmak, lâf cambazlığı ile doğruları örtmek, yalan dolanla hakikati örtbas etmek anlamlarına gelir. Bu haliyle cerbeze, yalandan daha öte bir cürüm ve günah teşkil eder. Cerbezeci kişi yalancıdan daha tehlikelidir.
Çünkü yalanda muhatap inanıp inanmamakta muhayyer bırakılır. Çoğu zaman da yalan ortaya çıkar ve yalancı kişi bundan mahcup olur, yüzü kızarır ve utanır. Nitekim meşhur atasözümüzde de ifadesini bulduğu gibi, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yalan anlaşılınca yalancının iddiası bittiği gibi, izzeti de biter.
Oysa cerbezeci kişi kendi halinde bir yalancı değil; yalanında ısrarcı bir kişi olup, insanları aldatmakta maharetlidir, ortaya attığı lâf cambazlıkları ile doğruyu örtmekte becerikli, muhatabını susturduğu oranda da bundan mutluluk duyan ve yalanını yutturma becerisiyle övünen kişidir.
Peygamber Efendimiz (asm) yalancı ve aldatan kişiler için, “Aldatan bizden değildir.” buyurmuştur. Aldatan ve yalan söyleyen bizden olmayınca; yalanını -akıllara zarar!- lâf cambazlıkları ile süsleyerek insanları doğruları savunmaktan aciz bırakan pişkin kişilerin durumu her halde daha vahim olacaktır.