OKUYUNCA içim açıldı; hür düşünce ancak böyle anlatılabilir.
Bunu bir din âlimi yazıyor
OKUYUNCA içim açıldı; hür düşünce ancak böyle anlatılabilir. Eski İstanbul Müftüsü ve İlahiyatçı Prof. Mustafa Çağrıcı Hocamızın dünkü yazısından...
Eski İstanbul Müftüsü ve İlahiyatçı Prof. Mustafa Çağrıcı Hocamızın dünkü yazısından bahsediyorum. Şöyle diyordu:
“İslam toplumlarını perişan eden ana sorun ‘Hocamız, efendimiz, şeyhimiz, liderimiz, mezhebimiz, ulemamız, büyüklerimiz ne söylediyse doğrusu odur’ anlayışının zihinlerimiz üzerine karabasan gibi çökmesi, aklımızı fikrimizi tıkamasıdır.” (Karar, 19 Temmuz)
Niye Aziz Sancar Hocamız dışında Nobel bilim ödüllerimiz yok? Niye siyasi hayatımızda her devirde lider sultası var?
Çağrıcı Hocamızın yazdığı düşünme biçimimiz yüzünden.
1600’LÜ YILLAR
1600’lerden itibaren geri kalma sürecine girmemizin de sebebi aynıdır; gizli güçler, hainler falan değildir.
Bu çok önemli; zira hamaset bu gerçeği görmemizi, üzerinde düşünmemizi engelliyor.
Koçi Bey 1631 yılında Sultan IV. Murad’a verdiği ıslahat projesinde “ahaliye zulüm fazla olup âlem harap olmuştur” diye yazıyordu. Devlet yönetiminde hukuka ve geleneklere uymayan keyfi hareketlerin zararlarını anlatıyordu.
Tabii asli sebep, Koçi Bey’in o zaman göremeyeceği kadar derinlerdeydi: Avrupa’da ticaret devrimi yaşanıyor, bilim devrimi başlıyordu.
Osmanlı’nın tarım ekonomisi ve sürekli eski otoritelere bağlanarak düşünen eğitim sistemi bu yeni gelişmelere cevap veremezdi.
Tanzimat devrinde Cevdet Paşa bile “Mecelle”yi yazarken sadece Hanefi fıkhının fetvalarıyla sınırlı kalmış, diğer Sünni fıkıhlardan bile yararlanamamıştı.
Çağrıcı Hocamızın dediği gibi, “mezhebimiz, ulemamız, büyüklerimiz” ne fetva vermişse onların dışına çıkamamıştı.
BİLİMİN SIRRI