CHP nereye?
CHP kurultayı bu partide bir yenilenmeyi, değişik kitlelere esaslı bir açılmayı sağlayacak mı? Farklı kitlelere açılımı öteden beri savunan Kılıçdaroğlu’nun tezi bu, ‘Yeni CHP’...
CHP kurultayı bu partide bir yenilenmeyi, değişik kitlelere esaslı bir açılmayı sağlayacak mı?
Farklı kitlelere açılımı öteden beri savunan Kılıçdaroğlu’nun tezi bu, ‘Yeni CHP’ sözü de ona ait.
Fakat son üç seçimin sonuçları şunu gösterdi ki, sadece böyle demekle ve birkaç ‘farklı’ kişiyi vitrine koymakla ‘değişim’ gerçekleşmiyor.
Bu defa kurultaya “demokrasi, değişim ve kardeşlik kurultayı” denildi. Kılıçdaroğlu bu kurultayda partisine daha hâkim hale geldi, kadrolar da önemli oranda değişiyor. Kadro değişiminin asıl halkla temas noktaları olan taşra teşkilatına kadar uzanması gerektiği de açık. Bunlar gerçekleşecek mi, zaman gösterecek.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ
CHP’nin uzak tarihine ilişkin analizler partinin bugünkü işleyişini pek ışık tutmaz. Siyaset bilimindeki “şef partisi” tanımına bugünkü CHP’den çok, son dört yıldır AK Parti benzemektedir. Sayın Bülent Arınç’ın “Biz idik, ben olduk” diye özetlediği olgu...
Buna itiraz edecek olan AK Partililere mesela Yakup Kadri’nin 1930’lardaki CHP’nin iç işleyişini tanık sıfatıyla anlatan o mükemmel “Panorama” adlı romanını okumalarını tavsiye ederim.
Üzüntüyle belirteyim ki, AKP ve MHP’de parti içi demokrasi çok sınırlıdır, lider kültü güçlüdür. Bunun kültürel sebepleri ayrı konu...
Parti içi demokrasi CHP’de vardır fakat bu, yeni fikirlere açılmaktan ziyade, kendi kabuğu içinde “hizipçilik” şeklinde ortaya çıktı ve partiye zarar verdi.
İşte, CHP bir türlü yüzde 25’i aşamadı.
‘KÜLTÜREL DUVAR’
Sayın Kılıçdaroğlu İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday olduğunda, kendisiyle 6 Mart 1999 günü CNN Türk’te bir mülakat yapmıştım. CHP’nin ‘burjuvazi’den oy aldığını, fakat varoşlardan, geniş yoksul kesimlerden ise sağın oy aldığını hatırlatmıştım.
Kılıçdaroğlu CHP ile bu kesimler arasındaki “kültürel duvar”ı aşmaları gerektiğini anlatarak özetle şöyle demişti:
“Bizim önce insanı inançlarıyla siyasal düşünceleriyle olduğu gibi kabul etmemiz lazım... Biz 21. yüzyıldayız, bizim kılık kıyafetti, inançtı bunları siyasal yaşamdaki tartışmaların dışına çıkarmamız lazım. O kişi açsa onun sorumluluğu bana aittir...”
Genel başkan olunca da bu çizgisini sürdürdü, partide buna itiraz eden “hizipler”in tek etkisi yeni politikanın inandırıcılığını sarsmak oldu...
Bugün Türkiye’de din ve inanç özgürlüğüyle ilgili sorunların çözümünde yaşanmış olan gelişmelerde Kılıçdaroğlu’nun katkısı inkâr edilemez.