Darbe ve örgüt
15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsü, tarihimizdeki diğer darbe teşebbüslerinden çok farklıdır. Evvela önceki darbelerden farklı olarak halka ateş açtılar; darbeye direnen 248 kişi şehit düştü, 2196 kişi yaralandı.
Başta Meclis olmak üzere kamu binaları bombalandı. Özellikle Meclis’in bombalanmasının anlamı daha bir vahimdir.
Belki en önemli fark, 15 Temmuz’un “beklenmeyen” bir darbe girişimi olmasıydı. Önceki darbeler ‘geliyorum diyen ihtilal’ cinsinden darbelerdi, hatta bazılarına Meclis kürsüsünden “yeşil ışık” yakanlar olmuştu! Toplumda çok büyük huzursuzluk, silahlı anarşi, Meclis çalışmalarında tıkanma gibi ağır sorunlar darbe girişimlerine cesaret vermişti. Toplumumuzda “sivil irade” kültürü de çok güçlü değildi.
15 Temmuz’daki Türkiye’de ise bu negatif unsurların hiçbiri yoktu; ben dahil hemen herkes Türkiye’de darbeler devrinin kapandığını düşünüyordu.
KİMSE BEKLEMİYORDU
MİT ve Genelkurmay bile 15 Temmuz günü akşama doğru gelen bir ihbara kadar hiçbir şeyden şüphelenmemişti.
Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, 25 Temmuz’da Bloomberg’e yaptığı açıklamada “hiç beklemediğimiz, hiç ummadığımız bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kaldık” diyecekti.
Gerçekten Türkiye, darbeleri mümkün kılan siyasi ve sosyolojik faktörleri 12 Eylül darbesinden sonraki sivil iktidarlar döneminde sağlanan demokratik, iktisadi ve hukuki reformlarla aşmıştı.