OHAL hukuku
OLAĞANÜSTÜ hal ilanı sürpriz değil; buna karşı çıkmak da mantıklı değil. CNN Türk’te Nevşin Mengü’nün programında önceki gün sıkıyönetim beklemediğimi...
OLAĞANÜSTÜ hal ilanı sürpriz değil; buna karşı çıkmak da mantıklı değil.
CNN Türk’te Nevşin Mengü’nün programında önceki gün sıkıyönetim beklemediğimi, özellikle ordudaki Cemaat örgütlenmesi karşısında olağan hukuki usullerin yetersiz kalacağını, muhtemelen OHAL ilan edileceğini söylemiştim.
Sıkıyönetim ilanı Türkiye’nin imajını büsbütün sarsacağı gibi olağanüstü yetkilerin valilere değil kumandanlara verilmesini gerektirirdi, mümkün değildi.
OHAL, normal hukukun yetersiz kalacağı olağanüstü şartlarda Anayasa’nın ifadesiyle, “temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması”dır.
Temel hak ve hürriyetlerin ortadan kaldırılması değil, belirli ölçülerde “kullanılmasının durdurulması”dır.
Savaş hali ve sıkıyönetime göre biraz az ‘sıkı’ bir idari rejimdir.
DEĞİŞMEZ KURALLAR
OHAL kamu otoritesine olağanüstü yetkiler vermekle beraber keyfi bir rejim olamaz. Anayasa’nın çok iyi okunması gereken 15. maddesi OHAL ve hatta sıkıyönetim ve savaş halinde bile mutlaka uyulması zorunlu dört hukuk kuralını saymıştır:
- Kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz. Yani öldürülemez, işkence ve kötü muamele yapılamaz.
- Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz. Yani kişinin itikadi, felsefi ve siyasi inançlarını, tercihlerini açıklamama hakkı mutlaktır. Bu yüzden suçlanamaz.
- Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez. Yani OHAL döneminde cezaların şiddetlendirilmesi, OHAL öncesi olaylara uygulanamaz.
- Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. Yani masumiyet karinesi...