Rektör atamak
OHAL kararnamesiyle üniversitelerdeki rektör aday seçimleri kaldırıldı, YÖK'ün göstereceği üç adaydan birini Cumhurbaşkanı atayacak. 12 Eylül’ün düzenlemesi de böyleydi. 1992 yılında...
OHAL kararnamesiyle üniversitelerdeki rektör aday seçimleri kaldırıldı, YÖK'ün göstereceği üç adaydan birini Cumhurbaşkanı atayacak.
12 Eylül’ün düzenlemesi de böyleydi. 1992 yılında Demirel-İnönü koalisyonu sırasında bu mekanizmaya üniversitelerde “aday seçimleri” eklenmişti...
Şimdi, kamuoyunda ve akademik camiada tartışılmadan, Meclis’te de müzakere edilmeden OHAL kararnamesiyle seçim kaldırıldı, doğrudan atama sistemine dönüldü.
Bu son derece önemli soruna iki açıdan bakılmalıdır: Biri, üniversitelerin nasıl yönetilmesi gerektiği...
Öbürü, düzenlemenin kanunla değil OHAL yetkisiyle yapılması...
‘SEÇİM’ YANLIŞTI
Daha 1997’de yayınlanan “Bilim ve Yanılgı” adlı kitabımda hem “seçim”i hem YÖK’ün ve cumhurbaşkanının atama yapmasını eleştirdim; bugün de aynı görüşteyim.
Merhum Erdal İnönü 1992’de “YÖK’ü yok edeceğiz” sloganıyla koalisyon ortağı olmuştu; öbür ortak merhum Süleyman Demirel’di. Araştırdıklarında gördüler ki, seçim sistemi üniversitelerde hizipleşmeler ve eş-dost kayırmalarıyla “yandaş” oluşturma eğilimlerini körüklüyor, akademik kaliteye zarar veriyor...
Meclis’in 1 Temmuz 1992 günlü oturumunda bunlar zabıtlara geçti.
Bu sebeple rektörlük için yapılan oylama “temayül yoklaması” halinde düzenlenmiş, YÖK ve cumhurbaşkanının yetkileri devam ettirilmişti.
Prof. Erdoğan Teziç’in YÖK başkanlığı döneminde Kasım 2005’te yapılan uluslararası akademik sempozyumda da rektörlük seçimlerinin böyle sakıncalara yol açtığını en yetkili uzmanlar anlatmıştı.
ÖZERKLİK İLKESİ
Öyleyse seçim sisteminin kaldırılması iyi mi oldu? Seçim yerine üniversite özerkliği ilkesine uygun bir sistem getirilseydi iyi olurdu. Halbuki üniversite üzerinde siyasi otorite çok etkili hale getirildi.