S-400’den BRICS’e
BRİCS denilen Rus-Çin liderliğindeki devletler grubu ile ticaretimizi, ilişkilerimizi geliştirmek çok doğru, fakat üye olmak çok yanlıştır. Zira, zaten mevcut olan “eksen kayması” kuşkularını...
BRİCS denilen Rus-Çin liderliğindeki devletler grubu ile ticaretimizi, ilişkilerimizi geliştirmek çok doğru, fakat üye olmak çok yanlıştır. Zira, zaten mevcut olan “eksen kayması” kuşkularını derinleştirecek, son on yılda adım adım sürüklendiğimiz dış politika sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır.
Gerçi Cumhurbaşkanı da Dışişleri Bakanı da “eksen kayması yok” diyorlar ama dünyayı ve yatırımcıyı inandırmak için tek taraflı beyanlar yetmiyor.
Şu bir gerçektir ki, iktidar, son on yılda ve özellikle CB sistemine geçtikten sonra, AB’nin ve Batılı kuruluşların yönelttiği “otoriterleşme” eleştirilerine sinirlenerek ‘Batı dışı’na yöneldi. Bunun içerideki tipik örneği “AİHM bizi bağlamaz” politikasıdır; dışarıdaki tipik örneği “S-400”ler macerasıdır.
Avrupa bizi elli yıldır kapıda bekletiyor! Bu ifade doğru fakat provokatiftir. Zira mesele üye olup-olmamak ikilemine sığmayacak kadar kapsamlıdır.
AB’a tam üyelik başvurusunu Nisan 1987’de Turgut Özal hükümeti yapmıştı.
Aralık 1999’da Ecevit hükümeti Türkiye’nin “adaylık statüsü” kazanmasını sağladı. Erdoğan...