Türkiye’nin ‘yönetim’ sorunu
Karar Gazetesi Yazarı Taha Akyol’un bugünkü (17.04.2022)''Türkiye’nin ‘yönetim’ sorunu’’ başlıklı yazısı.
Milliyetçiler, İslamcılar, Atatürkçüler, sosyalistler yahut iktisadi deyişle piyasacılar, devletçiler Türkiye’yi kurtarmak için kavga ediyor fakat ülkeyi gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracak uzun vadeli temel bir program oluşmuyor. Ülke sürekli “vasat” düzeyde kalıyor.
Osmanlılar zamanında ve Cumhuriyet’in bütün dönemlerinde ortalamamız “vasat”tır.
Hızlı kalkınma dönemlerimiz var fakat bu dönemleri krizler, küçülmeler takip etti.
2002-2011 hızlı kalkınma dönemlerimizden biriydi fakat son on yılda geriye gittik. Arkadan gelen ülkeler son yılda bizi geçti. Endonezya, Malezya, Bulgaristan, Romanya, Meksika gibi.
NEDEN BÖYLE?
Şimdi, bütün kimlik ve ideolojik şablonlarımızın dışına çıkıp “neden böyle?” diye düşünmemiz gerekiyor. “Vatan için” birbirimizle coşkuyla kavga ederken bakıyoruz ki, vatanımızı gelişmiş ülkeler seviyesine çıkaracak bilgileri, yöntemleri, kurumsal ve hukuki sistemleri bir kenara atmışız.
Hamaset, öfke, karizma, nefret, sevda duyguları zihnimizi böylesine istila etmiş.
Yüz on yıl önce Ziya Gökalp “milli vicdan”ın teşekkül etmesi, yani hepimizi kapsayan ortak bir “doğru” ile “yanlış”ı ayırd edebilme şuurunun oluşması ihtiyacını yazmıştı… Bugün keskin kutuplaşmalarımızın temelinde bu ortak vicdan eksikliği var.
Descartes’in “Metot Üzerine Konuşmalar” kitabını yüz otuz yıl önce dilimize çeviren İbrahim Edhem Mesut (Dırvana), zihnimizin “şiir ve hayalllerle” dolu olmasından yakınmış, rasyonel düşünmeyi savunmuştu. Tabii çok yol aldık ama ne ölçüde? Hamaset ve husumet hala çok etkili… “Zillet, alçak” gibi lafları hangi gelişmiş ülkede duyabiliriz?
NEREDE YANLIŞ YAPTIK?
İktisat tarihçisi Şevket Pamuk, Türkiye’nin “yüzyıl boyunca eğitimde kendi gelir grubundaki ülkelerin gerisinde kaldığını”, bunun da etkisiyle yüz yıllık kalkınma performansının “vasat” olduğunu anlatır.
Prof. Pamuk, 2014’te yayınlanan kitabında, olumlu gelişmeleri anlatıyor ama “Türkiye’nin orta gelir tuzağına yakalanma olasılığının azalmadığını, aksine arttığını” rakamlarla ortaya koyuyordu. (Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, s. 339-353)