Aynı tecrübe
Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan’ı işgale başladığında, Ortadoğu’da ABD’nin müttefiki olan bazı ülkeler kendi içlerindeki “radikal” unsurlardan kurtulmak için bir plan...
Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan’ı işgale başladığında, Ortadoğu’da ABD’nin müttefiki olan bazı ülkeler kendi içlerindeki “radikal” unsurlardan kurtulmak için bir plan hazırladılar. “Afgan cihadı”na katılmak isteyenlerin bölgeye intikali kolaylaştırılacak ve kendilerine her türlü -maddî, ideolojik ve lojistik- destek sunulacaktı. Nitekim sadece Ortadoğu’dan değil, İslâm coğrafyasının dört bir yanından sayısız Müslüman, 1989’a kadar Afganistan’a akın etti. O dönem, hadiselerin sıcaklığı içinde her şeyi net biçimde okumak mümkün değildi elbette. Belki süreci yakından izleyenler, Afgan mücahitlerden bir grubu 2 Şubat 1983 günü Beyaz Saray’da kabul eden ABD Başkanı Ronald Reagan’ın “Bu beyler, Amerika’nın kurucu babalarıyla aynı ahlâkî değerlere sahiptir” sözünden biraz işkillenebilirdi, ama savaşın heyecanıyla bu türden detaylara odaklanan da pek yok gibiydi.
Nihayetinde, “radikal unsurlardan kurtulma” planı tutmadı. Sovyetler’e diz çöktüren savaşçılar, ülkelerine “bir dünya imparatorluğuna karşı zafer kazanmış kahramanlar” olarak döndüler, insanların gözünde birer rol modele dönüştüler. El-Kaide ve diğer bazı yapılanmalar, bu atmosferin içinden doğdu. “Radikal”liği...