Hezimet tablosu
Hadiseler, nereden baktığınıza göre anlam ve derinlik kazanır. Örneğin Gazze’yi Filistinlilerin yaşadığı acılar üzerinden okuduğunuzda göreceğiniz manzara başkadır; “İsrail bu süreçte ne elde edebildi?” sorusunu sorduğunuzda alacağınız cevap başkadır. Aksâ Tufanı’nın başlangıcından beri, ben hep süreci iki tarafı beraber görerek değerlendirmek gerektiğini savundum. Hatta bilhassa genç nesillerimizin istikbale umutla bakabilmeleri için, spot ışıklarını daha çok İsrail üzerine yoğunlaştırmak lazım
Hadiseler, nereden baktığınıza göre anlam ve derinlik kazanır. Örneğin Gazze’yi Filistinlilerin yaşadığı acılar üzerinden okuduğunuzda göreceğiniz manzara başkadır; “İsrail bu süreçte ne elde edebildi?” sorusunu sorduğunuzda alacağınız cevap başkadır. Aksâ Tufanı’nın başlangıcından beri, ben hep süreci iki tarafı beraber görerek değerlendirmek gerektiğini savundum. Hatta bilhassa genç nesillerimizin istikbale umutla bakabilmeleri için, spot ışıklarını daha çok İsrail üzerine yoğunlaştırmak lazım geldiğinin altını çizdim. Dünya Gazze’de ateşkesi konuşurken, yine aynı noktaya vurgu yapacağım. Zira karşımızda, İsrail açısından tam anlamıyla bir hezimet tablosu var.
İsrail’in Ekim 2023’ten bugüne neler kaybettiği şöylece sıralayabiliriz:
“Yenilmezlik” ve “mutlak üstünlük” imajı yerle bir oldu
Neresinden bakarsanız bakın, dünya devlerini arkasına alan güçlü bir işgal ordusu, Gazze’de “zafer” kazanamadı. Yerle bir ettiği coğrafyaya ve katlettiği sivillere rağmen, bu korkunç yıkım İsrail açısından bir “başarı” anlamına gelmiyor. Direniş, hâlâ işgalci askerlere kök söktürmeye devam ediyor. Dış dünyadan neredeyse hiç destek almamasına rağmen üstelik.
Hamas’ı yok etmeyi başaramadı
Gazze’deki soykırımın gerekçesi, “Hamas’ı yok etmek”ti. Ancak İsrail bu hedefini de gerçekleştiremedi. İsmail Heniyye ve Yahya Sinvâr’ın katliyle Hamas zayıflamadı, aksine mücadele ve direniş azmi bilendi. Kaldı ki Tahran’da vuku bulan Heniyye suikastına dair hâlâ çok sayıda soru işareti var. Sinvâr da adeta “tesadüfen” katledildi, İsrail askerleri peşine düşerek, yerini belirleyerek ve mağlup ederek öldürmediler.
“Ahlâk” ve “meşruiyet” makyajları döküldü
İsrail, yakın zamana kadar “dünyanın en ahlâklı ordusu”na sahip olduğu iddiasındaydı. Ayrıca Filistin topraklarında Siyonist projenin “meşruiyeti” sıkça tekrarlanırdı. Oysa artık ahlâk ve meşruiyet vurgularının hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Dünya, insanlıktan çıkmış bir barbar sürüsünün sefaletini izledi, izliyor. Suratlarına yapışan bu damga, hiç silinmeyecek.
İç çatışmalar ve ayrışmalar derinleşti
İsrail, aksi yöndeki algıya rağmen, sosyal açıdan dünyanın en çatışmalı ve uyumsuz devletlerinden biridir. Gazze savaşı, söz konusu ayrışmaları derinleştirdi ve düşmanlık boyutuna ulaştırdı. Mevcut İsrail hükümetini ateşkesten kaçınmaya sevk eden en önemli sebep, içeride karşılaşacağı felaket tablosuydu. Artık bundan kaçamayacaklar.
Nüfus kaybı, kan kaybına dönüştü
Aksâ Tufanı’ndan önce yaklaşık 9 milyon olan İsrail nüfusu, aradan geçen zaman içinde en az 1 milyon eksilmiş durumda. Nisbî olarak bakıldığında, bu muazzam bir kan kaybı anlamına geliyor. İsrail’in “güvenli” olduğu algısı ciddi biçimde sarsıldığı için, giden nüfusun aynı şekilde geri dönmeyeceği de tahmin edilebilir.
Ekonomisi iflasa sürüklendi
Sürecin en az temas edilen noktası, İsrail’in yaşadığı ekonomik iflas ve kayıplar. Turizmden sanayiye, ekonomik göstergeler, her alanda tam bir enkaz manzarasına işaret ediyor. Bu durumun sürdürülemeyeceği, dış yardımlarla yola devam etmenin imkânsızlığı ve devletin çöküşe sürüklendiği, aklı olan herkesin altını çizdiği hususlar.
Yahudilere yönelik nefret zirveye tırmandı
İsrail işgaline yönelik nefretin yanı sıra, Siyonist baskı, tehdit, şantaj ve mobbinge karşı öfkede, dünya çapında gözle görülür bir artış ve patlama gözlemleniyor. Gazze’nin işgali, bütün dünyada sadece İsrail’e ve Siyonizm’e karşı değil, bizatihi Yahudilere karşı nefreti de körüklüyor. İnsanlar artık, muhatap oldukları kibirli ve dışlayıcı tavır karşısında daha uyanık ve cesur.
Tüm bunları hamaset için veya “moral olsun diye” yazmıyorum. Coğrafyaya dikkatle bakın, yukarıda anlattıklarımı -hatta çok daha fazlasını- göreceksiniz. Hadiseler burada kalmayacak. Ömrü olan, Siyonist projenin çöküşüne şahitlik edecek.
Şunu da söylememek olmaz:
İslâm dünyası eğer bu süreçte üzerine düşeni tam olarak yapabilseydi, Gazze’de böylesine büyük bir insanî bedel ve kayıp yaşanmayacaktı. Söz konusu ihmalin, bölgemizin yakın ve uzak geleceği açısından, bizzat Müslümanları yakından ilgilendiren birçok neticeleri olacaktır. Onları da yaşayarak göreceğiz.