Hurşid Ahmed’in ardından…
Pakistanlı tanınmış İslâm iktisatçısı, siyasetçi ve fikir adamı Prof. Dr. Hurşid Ahmed (93), İngiltere’nin Leicester kentinde vefat etti. Bazı eserleri Türkçeye de çevrilen Ahmed’in hayat öyküsü, Hint Alt Kıtası’nın geçtiğimiz yüzyılda geçirdiği önemli dönüşümlerin adeta bir panoraması görünümündeydi: Hurşid Ahmed, soyu Hz. Ebûbekir’e dayanan bir ailenin oğlu olarak, 1932’de Delhi’de dünyaya geldi. Ticaretle uğraşan babası Nezir Ahmed, aynı zamanda siyaset ve ilimle de iç içeydi: Bir yandan Hindistan
Pakistanlı tanınmış İslâm iktisatçısı, siyasetçi ve fikir adamı Prof. Dr. Hurşid Ahmed (93), İngiltere’nin Leicester kentinde vefat etti. Bazı eserleri Türkçeye de çevrilen Ahmed’in hayat öyküsü, Hint Alt Kıtası’nın geçtiğimiz yüzyılda geçirdiği önemli dönüşümlerin adeta bir panoraması görünümündeydi:
Hurşid Ahmed, soyu Hz. Ebûbekir’e dayanan bir ailenin oğlu olarak, 1932’de Delhi’de dünyaya geldi. Ticaretle uğraşan babası Nezir Ahmed, aynı zamanda siyaset ve ilimle de iç içeydi: Bir yandan Hindistan Hilâfet Hareketi’nin ve Tüm Hindistan İslâm Birliği’nin (All-India Muslim League) aktif bir üyesi, diğer yandan Hindistan Ulema Heyeti’nin destekçilerindendi. Hurşid Ahmed’in annesi Server Cihan Begüm ise, Osmanlı İmparatorluğu’nun Delhi’deki diplomatik temsilcisi Sâhibzâde Yakub Bey’in torunuydu.
İngilizlerin egemenliğindeki Delhi’de büyümek, Hurşid Ahmed’e çok yönlü bir tahsil imkânı sağladı. Arapça ve Urduca klâsik İslâmî eğitiminin yanında İngilizceyi de mükemmel biçimde öğrendi. 1947’nin yazında İngiltere’nin Hint Alt Kıtası’nda uyguladığı zorba ameliyatla Hindistan ve Pakistan adında iki devlet ortaya çıkınca, Ahmed ailesi 1948’in başında Delhi’den Lahor’a taşındı. O sırada henüz 16 yaşında olan Hurşid Ahmed’in hayatında böylece yepyeni ve sürprizlerle dolu bir dönem başlıyordu.
Lahor’un Ahmed’e kazandırdığı en büyük açılımlardan biri, babasının dost halkasının önemli isimlerinden Mevlânâ Ebu’l-A’lâ Mevdûdî ile taşınmak ve samimiyetini ilerletmek oldu. Muhammed İkbal’in davetiyle 1938’de Hindistan’ın Haydarâbâd şehrinden Lahor’a taşınan Mevdûdî, aynı yıl içinde İkbal’in ölümüyle İslâmî ve siyasî çalışmalarına Lahor’da devam etme kararını almıştı. Ahmed ailesinin de bilahare Lahor’a yerleşmesi, Mevdûdî’nin 1941’de kurduğu Cemaat-i İslâmî Partisi’nin çekirdek kadrosunun oluşmaya başlaması anlamına geliyordu. Hurşid Ahmed bu dönemde Mevdûdî’nin yanı sıra mühtedi gazeteci ve aktivist Muhammed Esed’in eserlerinden de faydalanmaya başladı. Yıllar sonra kendisine ilham veren beş isim sayacaktı: Babası, Mevlânâ Ebu’l-Kelâm Âzâd, Allâme Muhammed İkbâl, Ebu’l-A’lâ Mevdûdî ve Muhammed Esed.
1949’da ilk İngilizce makalesini kaleme alan -konusu Pakistan’ın bütçesine dairdi- Hurşid Ahmed, hayatının sonuna kadar 70’den fazla hacimli eser telif edeceği bereketli ilmî hayatına böylece merhaba dedi. Cemaat-i İslâmî’nin talebe liderliğini de sürdürdüğü Karaçi Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamladı, ardından İngiltere’ye giderek Leicester Üniversitesi’nde İslâm ekonomisi dalında doktora yaptı. Bu süre zarfında aktif siyasete çoktan atılmış, bilahare başkan yardımcılığına kadar yükseleceği Cemaat-i İslâmî’ye katılmıştı.
Akademik hayatını uzun süre devam ettirdiği Leicester’de 1978’de The Islamic Foundation’ı (İslâm Vakfı) kuran Hurşid Ahmed, ülkesiyle de alakasını kesmemişti. General Ziyaul Hakk’ın davetiyle 1978-1979’da devlet planlama çalışmalarına katıldı, Pakistan ekonomisinin İslâmîleştirilmesine ciddi katkılarda bulundu. 1985-1997 ve 2003-2012 arasında da Pakistan Senatosu’nda vazife aldı.
Dünyanın pek çok ülkesinde akademik kurullarda üyelikler yapan, sürekli üreten ve yazan Hurşid Ahmed’in en önemli vasıflarından biri İslâm coğrafyasının dört yanından çeşitli önemli şahsiyetlerle yakın dostluklar kurmasıydı. Anne tarafından zaten aşina olduğu Türkiye’den Necmeddin Erbakan, onun sürekli temasta bulunduğu kişilerden biriydi. Tunuslu siyasetçi ve mütefekkir Râşid Gannûşî, İngiltere’deki sürgün yıllarında Ahmed’den faydalanmış ve çok etkilenmişti. Sudanlı siyasetçi ve düşünür Hasan Turâbî, keza Ahmed’in Afrika’yla bir başka bağlantısıydı.
Hurşid Ahmed’e rahmet niyaz ederken, şunu düşünmeden edemiyorum doğrusu:
Aramızdan ayrılan böylesine çok boyutlu, derinlikli ve velûd şahsiyetlerin yerlerine yenilerini koyabilecek miyiz? Kıtaları, ekolleri ve dönemleri şahsında birleştiren isimler yetiştirmek yerine, sadece kendi küçücük çevresine odaklanan kısır şahsiyetler üretmek ve dahası bununla övünmek, herhalde Müslümanlardan beklenen ufuk değildir.