Çok fena kandırıldık!
50 metre ötemiz ucu görünmeyen bir uçurumdu.Küçükken de ikazlara rağmen bugün gibi uçurumların kenarında gezinirdi bu satırların yazarı!O dönemde bir çok ev gibi bizim de televizyonumuz...
50 metre ötemiz ucu görünmeyen bir uçurumdu.
Küçükken de ikazlara rağmen bugün gibi uçurumların kenarında gezinirdi bu satırların yazarı!
O dönemde bir çok ev gibi bizim de televizyonumuz yoktu.
Çünkü televizyon gercekten büyük lükstü.
Ne lüksü, statünün ta kendisiydi...
Dönemin...
Vadideki hayat...
Uzay yolu...
Kaçak...
'6 milyon dolarlık adam' gibi dizi ve kovboy filmlerini komşuda izlerdim.
Sık gelişlerimden sıkılmış olacaklar ki surat asmaya başladılar.
Baktım olmuyor, bir daha da gitmedim oraya!
Rahmetli babam devlet memuruydu.
Sızlanmalarıma dayanamayıp sınırlı şartlarıyla zar zor grundig marka bir televizyon aldığı gün...
Mahalle bazında resmen jet sosyeteye de girmiş olduk!
O nasıl mutluluktu öyle.
Skoda marka kamyonetin arkasında, başına bir hal gelmesin diye 4 kişinin birden mücevher gibi getirdigi televizyonu evimizin en güzel köşesine koyduk.
Üzerine örtülecek dantelli örtü günler öncesinden zaten hazırdı.
Bu arada statümüzün (!) yükselmesini kıskananlar da olmuştu !
En başta binbir subliminal mesajla beni evinden uzaklaştıran o komşumuz!
Haliyle bizim de artık bir televizyonumuz olduğunu en önce onlar bilmeliydiler!