Kimyasal Katliam ve “Kontrollü” Kemal!
Sadece bir hafta önce “Suriye'deki siyasi gerçekliği yani Beşar Esad'ın egemen bir ülkenin devlet başkanı olduğunu kabul etmek zorundayız” diye konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer'dan başkası...
Sadece bir hafta önce “Suriye'deki siyasi gerçekliği yani Beşar Esad'ın egemen bir ülkenin devlet başkanı olduğunu kabul etmek zorundayız” diye konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer'dan başkası değildi!
İdlib'deki kimyasal katliamın ardından Donald Trump sahne aldı: “Timsahın gözyaşları” türünden güya “sert demeçler” veriyor! “Kırmızıçizgileri aşan Beşar Esad'a bakış açım değişti” diyerek utanmadan hikâye anlatıyor.
Kısa süre evvelinde CIA ve Pentagon'a “sınırsız katliam yapma” yetkisi veren ABD Başkanı'ndan söz ediyoruz!
İşbu yetkinin ardından Amerikan uçaklarının bombardımanları sonucunda bir hafta içinde Halep, Rakka ve Musul'da çoğunluğu çocuk 500'den fazla masum taammüden katledilmişlerdi.
Zalim diktatör Beşar Esad rejiminin İdlib'teki kimyasal saldırısı sonucunda ise çoğu çocuk 100'den fazla masum hayatını kaybetti.
ABD makamlarının “yasak savma” kabilinden yaptığı açıklamaların hiçbir inandırıcılığı ve kıymeti yoktur.
Aynen Obama yönetimi gibi Trump yönetimi de Şam Şeytanı'nın katliamlarına “Ne kadar Müslüman kanı dökülürse o kadar iyidir” diye bakıyor!
Rusya ile İran'ın bütün hücreleriyle desteklediği Şam Rejimi'nin son kimyasal katliamı, bu iki ülke ile birlikte ABD'nin de gözetiminde yapılmıştır.
ABD, başından beri “kayıkçı kavgası” maskesi altında Şam Rejimi'nin devrilmemesi için çalıştı!
Bu gerçek, son dönemde tamamen aşikâr hale geldi. Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer'ın beyanında görüldüğü gibi resmi açıklamalara yansıdı.
*