Babadan oğula akan erkeklik zehrine ‘Yeter’!
Erkekliğin babadan oğula akan bir zehir olduğu algısına götüren bir içeriğe daha önce belirgin şekilde “Kuzey Güney”de rastlamıştık. Şimdi, özellikle psikolojik yönden çok daha derinlikli...
Erkekliğin babadan oğula akan bir zehir olduğu algısına götüren bir içeriğe daha önce belirgin şekilde “Kuzey Güney”de rastlamıştık. Şimdi, özellikle psikolojik yönden çok daha derinlikli olarak bunu işlemeyi vaat eden bir yeni dizi var karsımızda. ATV’de geçtiğimiz Cuma ekrana gelen “Yeter” bu...+
“Kuzey Güney”, başlangıcı itibarıyla, şefkatini kalın bir erkeklik kabuğu içine hapsetmiş bir zorbanın (“bully”) fiziksel şiddet pratiğini nasıl babasından tevarüs ettiğini bize gayet çarpıcı ve inandırıcı biçimde sergilemişti. “Yeter” ise fiziksel değil ruhsal-zihinsel bir şiddetle erkekliği hayata geçiren bir adamın hem bugününü, hem de dününü bir dizi formatının elverdiği ölçüde analitik dokundurmalarla sunmaya çalışan bir yapım. En ön planda, belli ki çocukluğundan beri içinde kanayan yara olarak taşıdığı “pederşahî” bir şiddetle örselenmişliği şimdi yetişkinliğinde çevresine yönelik tutkulu bir iktidar üretimi ile bastırmaya çalışan bir karakterimiz var: Başarılı beyin cerrahi Yekta Harmanlı.
Yurdaer Okur’un olağanüstü inandırıcı ve etkileyici performansıyla can bulan Dr. Yekta, otoriter ve özsever, kontrol manyağı ve mükemmeliyetçi, hata kabul etmeyen ve bu bakımdan sıfır toleranslı, içten içe de sadizan arzulara sahip olduğu sezilen (kişisel asistanlığını yapan kadın, önünde eğilip ayakkabısının çözülmüş bağcıklarını bağlarken onun yüz ifadesine bakın!) bir “patriark”tır. Bu kişilik, bölümün akışı içinde şu sözlerle görünürlük kazanır: “Ben her şeyi sizin iyiliğiniz için yapıyorum. İyi bir baba, iyi bir kocayım ben. (...) Hataları cezalandıracağımı biliyorsun! Bir erkeğin görevi budur çünkü. (...) Kararımı tartışmayacağız herhalde! (...) Hata yapmıycaksın! Beni küçük düşürmiyceksin! Hep benim gözümün önünde, benim istediğim gibi olacaksın!..”