Barbie, sen nelere kâdirmişsin!
Tam da üniversitede “Popüler Kültür ve Çocuk” dersinde “Barbie’nin marifetleri”ni tartışmaya açtığımız gün düştü önüme Diyanet bünyesinden bir "Barbie-bebek"...
Tam da üniversitede “Popüler Kültür ve Çocuk” dersinde “Barbie’nin marifetleri”ni tartışmaya açtığımız gün düştü önüme Diyanet bünyesinden bir "Barbie-bebek" değerlendirmesi. Basına yansıyan bir haberle…
Haberin dayanağı, kurumun kalbi durumundaki Din İşleri Yüksek Kurulu’nda uzman Murat Kalıç’ın Diyanet dergisinde yayımlanan ve kapitalizmle Freudyen psikanaliz arasında pozitif yönde ilişki kuran yazısı.
“Ulema-i rüsum”dan hocamız Kalıç’ın yazısı, “Kapitalizmin görünmez eli: Psikanalizm” başlığını taşıyor. Yazıda kadını nesneleştirirken o kadının bilinçaltına çalışan kapitalizmin Freud’ün psikanalitik kuramından, özellikle onun yeğeni Edward Bernays’ın marifetleriyle nemalandığı; hem de “Barbie bebekler"in bu bakımdan nasıl belirleyici bir "eğitsel" etkiye sahip olduğu iddia ediliyor. Elbette “Kurtuluş, İslam’da”, yazının ana fikri!..
Amcasının insanlık, bilim ve sosyal bilim tarihi açısından çığır açıcı nitelikli eşsiz kuramını kapitalizmden yana “operasyonel” kılmaya yönelmiş Bernays’ın görüşleri doğrultusunda makaleye atılan başlığın Freud’ü mutlu etmekten çok kemiklerini sızlatması beklenir! Çünkü Freud’ün psikanalitik kuramı, esas olarak kapitalist uygarlığın insanda yarattığı “hoşnutsuzluklar”ın tespit, tetkik ve tenkidine hasredilmiştir. Nevroza yol açan baskılanmaların endüstriyel kapitalizmin sonucu olduğu iddiası içkindir Freud’ün kuramında.
Evet, Freud’ün “haz ilkesi”, tüketime endeksli “geç-kapitalizm” çağında öne çıkartılmıştır ama bu, Freud’ü bağlamaz; çünkü o, “haz ilkesi”nin değil, Kalvinist “dünyevi-çilecilik” ahlakının itici güç oluşturduğu erken (endüstriyel) kapitalizm bünyesinde düşündü ne düşündüyse ve de o kapitalizmi sorguladı, sorunsallaştırdı.