Can Dündar
Can, gazetecilik aşkıyla ilk davalık olduğunda daha çocukluktan yeni çıkmıştı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu (şimdi Ankara Üniversitesi...
Can, gazetecilik aşkıyla ilk davalık olduğunda daha çocukluktan yeni çıkmıştı.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nu (şimdi Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi) kazanıp sınıfın kapısından girer girmez 1970-80’lerin unutulmaz haber kaynağı ve bilgiye referans Yankı dergisinin de kapısından içeri girdi o… Gazetecilik serüveninde “alaylı” olmayı, “mektepli” olmayla at başı götürmeyi tercih etti yani.
Yankı’nın yayın yönetmeni, daha doğrusu her şeyi Mehmet Ali Kışlalı, ondaki yeteneği, yetkinliği ve cevheri hemen keşfetti. Ve hiç vakit kaybetmeden onu derginin yazıişleri müdürü yapmaya kalkıştı.
Kalkıştı ama bir sorun vardı. Can, yazıişleri müdürlüğü için gerekli yaşa henüz gelmemişti.
O yüzden adli makamlar devreye girdi, müdahalede bulundu ve “Yazıişleri Müdürlüğü” elinden alındı; daha doğrusu ileri bir tarihe ertelendi.
Yaşını doldurur doldurmaz yine ilgili resmi makamların kapısındaydı. Gerekli işlemleri tamamlamak, evrakları teslim etmek için…
Karşılarında daha “dünkü çocuk” bir çehreyi Yankı’nın yeni yazıişleri müdürü sıfatıyla gören yetkililer takıldı ona… Aramıza, mahkemelerimize, sanık sandalyelerimize hoş geldin diye!..
O gün bugündür de Can, onların arasındadır.
***
Dolayısıyla “Can Dündar” denilen çeliğe su hayli erken verilmiştir.
O yüzden ne “öyle bırakmam onu” diyenlere pabuç bırakır, ne de inandığı, doğru bildiği veya haksız-hakkaniyetsiz saydığı işin peşini bırakır.
Tehditler bir çelik yüreğe çarpar, geri döner…