Çekirge ve topal karınca
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta sonu MİT TIR’ları meselesini gündeme getirdiğinde söyledikleri, arkadaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül’e “gönderme” olarak...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta sonu MİT TIR’ları meselesini gündeme getirdiğinde söyledikleri, arkadaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül’e “gönderme” olarak değerlendirildi.
Ne demiş Cumhurbaşkanı, özetle bakalım:
“Bunlar maalesef MİT TIR’larını durdurmak suretiyle ve içerisinde ne var ne yokkontrol etmek suretiyle, bir ajan marifetiyle bunları dünyaya duyurdular. Ne yaparlarsa yapsınlar, tuttu mu? Çekirge bir sıçradı, iki sıçradı, üç sıçradı, bitti. Hak hâkim olacak merak etmeyin. Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste.”
Teşbihte hata olmaz derler ama eğer Cumhurbaşkanı gerçekten Can ve Erdem’i kastederek böyle söylediyse bence “çekirge” hiç yerine oturmayan bir benzetme olmuş.
Can ve Erdem, bu işin başından itibaren asla “çekirge” olmadılar. Yaptıkları gazeteciliğin baskı, suskunluk ve küfrün hâkim olduğu bir ortamda onları karşı karşıya bırakacağı noktaya doğru, oraya buraya “sıçramadan”, adım adım, sakin sakin, medenice, namusluca, onurluca yürüdüler.
Daha önce de yazdım, Can, ta en baştan devlet adına ama devleti lekeleyecek mahiyette suç işleyenlerin “sır perdesi”ne bürüdükleri bu suçu toplumun haber alma hakkı doğrultusunda ifşa ettiğinde yolun nereye çıkabileceğinin bilincindeydi. Bunu bile bile “gazetecilik” yaptı.
O günden beri de hiçbir yere “sıçramadı”. Bir dönem bu iktidarla “paralel” yürümüş, ama sonra “terörist” ilan edilmiş savcıların yaptığı gibi kaçmadı. Cumhuriyet’i yönetmeye devam etti, yurtdışına gitti geldi, gazeteciliğinin evrensel takdirini ödüllerle memleketine taşıdı. “Öyle bırakmam onu” diye korkunç tehditler alsa da güler yüzüyle ülkesinde yaşamaya- çalışmaya devam etti.
Erdem, yaptığı haber sonrası hep Başkent’teydi. Birlikte AKP kongresine katıldık. Cumhuriyet’in itibarını, saygınlığını o kongrede birlikte duyumsadık. Okuldan arkadaşı olan, AKP’ye yakın gazetecileri bile tutuklanmasına isyan ettiren nokta, Erdem’in “çekirge gibi sıçramak” ne kelime, bir basın mensubu olarak her daim “erdemlice”; kul hakkı yememeye endekslice; toplum karşısında edeplice; ama halkın aldatılmasına karşı da ödünsüzce bir “yürüyüş” insanı olmasıdır. Hem de yolun zindana da, mezara da çıkabileceğini bile bile…
O yüzden Can ve Erdem için geçerli teşbih, çekirgeden değil, “topal karınca”dan çıkar.