Cemaat’in yerini hangi ‘tarikat’ alır?
“Eyvah, devlette FETÖ’nün yerini başka tarikatlar dolduracak!..” Son günlerde çok işittiğimiz söz bu. Geceleri ekranları dolduran “tartışma-şov”ların da şu ara gözde...
“Eyvah, devlette FETÖ’nün yerini başka tarikatlar dolduracak!..”
Son günlerde çok işittiğimiz söz bu. Geceleri ekranları dolduran “tartışma-şov”ların da şu ara gözde temalarından biri…
En son CHP Emek Büroları’nın OHAL uygulamalarına ilişkin hazırladığı raporu paylaşan Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da dillendirmiş: “FETÖ’nün yerine başka tarikatlar yerleştiriliyor, yeni paralel yapılar inşa ediliyor” şeklinde.
(Tabii İslâmi bünyede neye “tarikat”, neye “cemaat” diyoruz, bu konuda kafa bulanıklığımız hâlâ giderilmiş değil. Bu meseleye daha önce çok değindik, ama burada bunu tartışacak yerimiz olmadığı için bilerek göz ardı ediyoruz!)
Aslında “Cemaat”in devletten tasfiyesi yolunda girişimlerin başladığı 17/25 Aralık - sonrasından itibaren ondan boşalan yerleri doldurmaya dönük hareketlilikler hemen kendisini gösterdi. Süleymancılar, bu bakımdan en öncelikli zikredilen gruplardan biriydi. İsmailağa çevresi, bu bakımdan bir başka iddialı oluşum. Menzilciler’in de devlette kendilerine alan açma çabası içinde olduğunu söyleyen az değil.
Peki, bunlar gerçekten Gülen Cemaati gibi devleti ele geçirecek ölçekte tehdit grupları mı? Ya da mesela “Saray”daki Galibî zikir törenine bakıp bunların ülkedeki “Yeni- Resmiyet”in en tepesine kadar nüfuz gücüne sahip oldukları söylenebilir mi?..
Belli ölçülerde ve daha ziyade “sembolik” değerde varlık göstereceklerini, hatta bu bakımdan birbirleriyle yarışıp şu “dinbaz” iktidarı bunaltacaklarını dahi kabul etmekle birlikte ben bunların Gülen Hareketi düzeyine gelebilecekleri kanısında değilim.
Bu oluşumların Cemaat’ten çok “kritik” bir farkı var çünkü.
Evet, bir buçuk yıl kadar önce bu gazete için hazırladığım “Parti-Tarikat-Cemaat” başlıklı yazı dizisinde enine-boyuna aktardığım üzere, onlarda da “takva”dan “masiva”ya (dünya işlerine-nimetlerine) açılma var.