İtaat operasyonları
(Uyarı: Spoiler!) İktidara mutlak rızaya insanı ikna etmenin en korkunç tasvirlerinden biri, belki de birincisi, George Orwell’in “1984” romanında karşımıza...
(Uyarı: Spoiler!)
İktidara mutlak rızaya insanı ikna etmenin en korkunç tasvirlerinden biri, belki de birincisi, George Orwell’in “1984” romanında karşımıza çıkar.
Totaliteryanizmin “sinir sistemi”nin nasıl işlediğini dehşet bir ustalıkla sergilediği politik bilimkurgusunda Orwell, toplumun kendisinde “eridiği” Büyük Birader’e itaatin boyun eğmeyle değil ancak “sevme”yle makbul olabildiğini anlatır bize.
Bu bakımdan romanın finali unutulmazdır: İktidara tâbilik noktasında zihnen ikna olmuşsa da ruhen, duygusal olarak hâlâ direnen Winston, yüzüne dayanmış bir kafesin kapağı açıldığında gözlerine “dalacak” aç fareler karşısında bu direnişten nihayet vazgeçer. Teslim olur. Totaliter bir yönetim altında sürdürdüğü karanlık, umarsız ve umutsuz hayatın içinde ona tek ümit ışığı oluşturmuş sevgilisini (Julia)“satarak” iktidara zihnen tâbi olduğu kadar ruhen de “bağlı” olma noktasına gelir.
***
Bir insanın edimi ve zihniyle olduğu kadar kalbiyle de iktidara itaatine ilişkin en karakteristik kurgusal örnek düne kadar buydu benim için.
Ama bu hafta başı 7’nci sezonuna merhaba dediğimiz fantastik korku-bilimkurgu dizisi “The Walking Dead” (Yürüyen Ölüler), “1984”ün finalindeki bu “itaat operasyonu”nu bile bastıracak mahiyette bir içeriği önüme koydu.
İzlememiş olanlar için (onlara izlemelerini şiddetle tavsiye ederek) kısa bir tanıtım yapalım: Bilimsel bir yanlışlık sonucu yayılmış virüs nedeniyle ölmüş insanların et-yiyici zombilere dönüştüğü, insan soyunun da neredeyse tükenme noktasında olduğu bir “zombi kıyameti”nin hikâyesi TWD. Ama esas vurgusu, böylesi zombileşmiş bir dünyada dahi insana en büyük tehdit ve tehlikenin yine kendisinden geldiği; insanların bu koşulda bile birbirlerine yaptıkları karşısında zombilerin masum kaldığı!..