Kahraman Türkali
Vedat Türkali, hayatımızı televizüel, elektro-dijital, cıngıl cıngıl “dış ses”lerin işgal ettiği görsel-kültür dünyasında “iç-ses”imizi dinlemeye inatçı...
Vedat Türkali, hayatımızı televizüel, elektro-dijital, cıngıl cıngıl “dış ses”lerin işgal ettiği görsel-kültür dünyasında “iç-ses”imizi dinlemeye inatçı bir yazınsal çağrıydı.
Kalemiyle bunu imkân dâhiline sokan bir çağrı…
Belki de son çağrı!..
Usta’nın doruk eseri saydığım “Güven”i alın ve içine dalın!..
TKP üzerine “sempatik” bir tarihsel özeleştiri temelinde Türkiye’de sol hareketin siyasal, düşünsel, kültürel gidişatının sorunlu seyrini, tüm insani zaaflarıyla birlikte içtenlikle sergilenir halde bulursunuz.
Bunun karşısında Türkiye’de ceberut devlet yapısının sadece sol üzerinde değil toplumun bütününe değgin işlerliğinin en irkiltici betimlemelerini, devlet-aklından öte“devlet-ruhu”na da nüfuz edildiğini düşündüren kişilik çizimleri eşliğinde bulursunuz.
Yetmez, Türkçülük-Turancılık gibi sol-karşıtı siyasal-ideolojik konumlanışların“empati” elden bırakılmadan işlendiğini fark edersiniz.
Bu da yetmez, politika-dışı “sade insan”ın gündelik hay-huy içerisinde akıp giden ve çoğu seçkinentelektüel için muamma hayat yelpazesine nasıl dilim dilim, psiko- kültürel bir duyarlılıkla ışık tutulduğuna tanıklık edersiniz.
Ve nihayet, kadın-erkek ilişkilerine, aşka, cinselliğe dair de en derin noktalara, dip dalgalara kadar tutkulu, kışkırtıcı sondajlarla karşı karşıya gelirsiniz.
***
Ama tüm bunların hepsini sarıp sarmalayan, toparlayıp kucaklayan, kavrayıp aşan başka bir boyut vardır Vedat Türkali’nin “Güven”inde ve elbette diğer eserlerinde.
O, bizi dıştan çevreleyen toplumsal matriks yahut “makrokozmos”tan öte, içimize,“mikrokozmos”umuza dönük konuşur ve de konuşturur romanlarını en çok…
Türkali, her şeyden önce bir monolog ustasıdır.
İnsan, yaşamı boyunca diyalogdan çok monolog kurar ve onun “gerçek” gerçeği de bu monologlarında saklıdır.