Katar katar gülünç dinbazlıklar
Katar krizi çıktığından beri iktidarın politikası gerçekçilikten uzak “dinbaz” bir ideolojik açıkgözlülükten ibaret “ümmet kardeşliği” retoriğinde...
Katar krizi çıktığından beri iktidarın politikası gerçekçilikten uzak “dinbaz” bir ideolojik açıkgözlülükten ibaret “ümmet kardeşliği” retoriğinde takılıp kaldı.
Artık gayet açık seçik ortada ki böylesi safdil bir İslami “özcülük”, politik tavır olarak ancak “iç piyasa”da iş yapıyor. AKP’nin aslında bir dış politikası kalmadığını; “dış politika” diye ortaya konulanların esasen “iç”e dönük hedeflerle tanzim edildiğini ve iç-politik konsolidasyonu ha bire yeniden üretmeye endeksli olduğunu da düşündürüyor.
Arap-İslam coğrafyasında AKP ağzıyla biz, kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz.
Batı-Hristiyan âlemini dize getiren, “İslam’ın kılıcı” lâkabını hak eden ve “Emir ül-Müminin” olmaya doğru giden bir liderlik tasavvuru eşliğinde övünç doluyuz!..
Gel gelelim içeriye, kendi içimize dönük bu övünç, onun referansı olan dünyada en hafif deyişle “gülünç” karşılanıyor.
Biraz daha ciddiye alındığında Türkiye’ye karşı mesafe, soğukluk ve rahatsızlıkları karşımıza çıkarıyor.
Fakat iş iyice ciddiye bindiğinde çok daha açık seçik eleştiri ve uyarılar, daha yüksek perdeden had bildirmeler ve dozunda yaptırım, hatta tehditler de kendini göstermekten geri kalmıyor.
Önceki günkü Cumhuriyet’te Duygu Güvenç’in “Körfez ülkeleri Türkiye’yiistemiyor” başlıklı haberi, buna en son çarpıcı örnek.
Katar’a yaptırım kararı alan Körfez ülkelerinin, Türkiye’nin sürece müdahalesini reddettiklerinin kaydedildiği haberde üst düzey bir Arap diplomatının, “Körfez Arap İşbirliği Konseyi olarak Türkiye’den süreçten uzak durmasını istiyoruz” diye başlayan değerlendirmesine yer verilmekte.
Arap diplomat, Katar üssüyle ilgili kararın TBMM’den geçirilmesinden sonra Türkiye’nin Katar’la birlikte “problemin bir parçası” haline geldiğini belirtmiş.