Osmanlı’yı reddetmeden Erdoğan’ı reddetti!

Eric Jan Zürcher’in “Modernleşen Türkiye’nin Tarihi” adlı kitabını akademik yaşamımızın baharında elimize aldığımızda bir kısmımız heyecanla yeni bir bakış...

Eric Jan Zürcher’in “Modernleşen Türkiye’nin Tarihi” adlı kitabını akademik yaşamımızın baharında elimize aldığımızda bir kısmımız heyecanla yeni bir bakış açısı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünmüştük. [Haber görseli]
Bir kısmımız içinse kitapta yeni bir şey yoktu! Yıllardır özellikle İnkılap Tarihi ders kitaplarında “olgusal” olarak yer alanları sıralamaktan öteye gitmeyen; yeni bilgi ya da belge eklediği söylenemeyecek; Türkiye’de gazete havadislerinden bilinenleri yabancı dilde “satmak”tan öte özelliği olmayan bir yapıttı bu onlara göre.
Çoğu “resmi tarih”in sözcüsü bu arkadaşlarımız için gözden kaçırılan nokta, Zürcher’in kitabının olgusal değil “yöntemsel” açıdan getirdiği yenilikti.
O, Türkiye tarihini imparatorluktan ulus-devlete bir kopuşla taçlandıran resmi tarihçiliğin veya bu kopuşu işlerlikte tutarak Osmanlı, geç-Osmanlı, erken-Cumhuriyet ve yakın Cumhuriyet tarihi gibi ayrımlarla yol alan tarihçi ve sosyal bilimcilerin aksine “Modern Türkiye”ye bambaşka bir dönemlendirme eşliğinde yaklaşmayı öneriyordu.
Zürcher’in üç bölümlük bu dönemlendirme önerisinin ikincisi, özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde sürdürülen tartışmalar açısından dikkate değerdir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tarihimizi 1919’dan başlatan anlayışı reddediyorum” sözlerini hatırlatır şekilde Zürcher de ne 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmayı, ne de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanını dönemlendirmesinde dönüm noktası sayıyordu.
Aksine, Osmanlı’da ilk modernleşme girişimlerinin başladığı 19’uncu yüzyılı ilk dönem olarak alıp 20’nci yüzyılın başına kadar getirdikten sonra, İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte “Türk Tarihinde Jön Türk Dönemi” adı altında 1908’den 1950’ye kadar uzanan bir ikinci dönem ayırt ediyordu.
Bir diğer deyişle “İttihatçılık” dönemi.
Ona göre 1908’den 1950’ye kadar, İmparatorluğun dağılmasına ve Cumhuriyet’in kurulmasına rağmen siyasal, ideolojik ve ekonomik açıdan büyük ölçüde süreklilik mevcuttu ve bir “kopuş”tan söz edilemezdi. Ülkeyi Cihan Harbi’ne sokan İttihat ve Terakki Cemiyeti de, Kemalist Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de, sonrasında Halk Fırkası da (CHP) “Jön Türkler” zincirinin halkalarıydı.
Esas “kopuş”, onun “Huzursuz Bir Demokrasi” başlığını uygun gördüğü 1950 Demokrat Parti iktidarıyla başlayıp, kitabın sonraki baskılarındaki genişleme ile 2002 AKP dönemine kadar uzatıldığı söylenebilecek kitle siyaseti döneminde karşımıza çıkmaktaydı.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kalacak bir türkü söyler gideriz 10 Eylül 2018 | 3.904 Okunma Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın! 05 Eylül 2018 | 3.542 Okunma Betona tapanların mabedi yapıldı 03 Eylül 2018 | 3.675 Okunma Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri 20 Ağustos 2018 | 156 Okunma ‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu! 15 Ağustos 2018 | 2.575 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar