‘Reis’ için biçilmiş Abdülhamid kaftanı
TRT 1 dizisi “Payitaht Abdülhamid”, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne yapılan kundaklama eşliğinde göstere göstere geldi bir bakıma!..Kundaklamayı gerçekleştiren saldırgan, “Abdülhamid-i sâni”nin...
TRT 1 dizisi “Payitaht Abdülhamid”, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne yapılan kundaklama eşliğinde göstere göstere geldi bir bakıma!..
Kundaklamayı gerçekleştiren saldırgan, “Abdülhamid-i sâni”nin fantastik ve spektaküler (göze hoş gelen) torunu Nilhan Hanım hakkında Gezen’in “ileri-geri” konuşmasına duyduğu öfkeyle bir bidon benzini boca edip çakmağı çaktığını söyledi.
Yani gün, Abdülhamid’e dil uzatanın dilini koparma günü. Güncel politik bağlam buna müsait.
Öncesinde, malûm, bir “Ulu Hakan mı, Kızıl Sultan mı” tartışmamız vardı on yıllara yayılan… Ve her iki tezin ateşli savunucuları siyasette de, basında da, akademik-entelektüel çevrelerde de olmuştur. Ancak eski “Statüko”, genelde “Ulu Hakan” tezine mesafeli, “Kızıl Sultan” tezine ise sanki ikrardan gelen bir sükût içinde olmuştur.
Bugün ise Abdülhamid için “Kızıl Sultan” nitelemesi üzerinden temellendirmelerde bulunacakların vay haline!..
Hâlbuki işin esası şu ki karşımızda yapıp ettikleriyle hayli tartışmalı bir figür var ve aslına bakılırsa Abdülhamid ne “Ulu Hakan”dır, ne de “Kızıl Sultan”dır.
Bazılarının gözündeki ürkütücü “Kızıl Sultan”lığı korkularıyla, diğerlerinin gözündeki “Ulu Hakan”lığı da kurnazlığıyla alâkalıdır.
Abdülhamid kurnaz ve o ölçüde de kaygılı, kuruntulu, tedirgin bir padişahtı. Kurduğu hafiye teşkilatından yaygınlaştırdığı jurnalciliğe ve uyguladığı sansüre kadar istibdadı korkularından…
Dışa dönük tüm atraksiyonlarına karşılık daha çok içe-dönük sosyo-politik mobilizasyon hedefleyen Panislamizm siyaseti de kurnazlığından çıkar.