Yeni Türkiye’nin adamları
“Derin Futbol”un ekran yüzleri ekip halinde sinema filminde bir araya geldi [Haber görseli] Beyaz TV’de tam mânâsıyla bir “Yeni Türkiye” fenomeni olarak izlediğimiz “Derin Futbol” adlı fantastik programın...
“Derin Futbol”un ekran yüzleri ekip halinde sinema filminde bir araya geldi
[Haber görseli]
Beyaz TV’de tam mânâsıyla bir “Yeni Türkiye” fenomeni olarak izlediğimiz “Derin Futbol” adlı fantastik programın ekran yüzleri (Ahmet Çakar, Rasim Ozan Kütahyalı, Sinan Engin, Abdülkerim Durmaz, Ertem Şener) ekip halinde sinema filmi yaptı. 18 Kasım’da vizyona girecek “Adam mısın!”, geçen hafta içinde yayınlanan fragmanıyla bile başlı başına bir olay ve hakkında yeterince ipucunu önümüze koyuyor.
Aslında ben böyle bir girişimin geç bile kaldığını düşünenlerdenim! Çoktan yapılmalıydı bu... Hatta söz konusu “Muhteşem Beşli”den dizi bile çıkar. Gerçi buna gerek yok diyenler de olacaktır. Çünkü her hafta karşımıza gelen “Derin Futbol”un kendisi zaten bir uçta dizi niyetine, diğer uçta realite-şov niyetine izlenebilecek geniş seyir yelpazesine sahip bir program.
Ve bu programdan bir türev sayılabilecek “Adam mısın!”, fragmanından anlaşıldığı kadarıyla ekranda izlediklerimizin de gerisindeki “saklı senaryo”yu vaat ediyor bize ki bu da hatırı sayılır bir kitlesel çekim sağlayabilir filme...
Şöyle ki biz “Derin Futbol”u izlerken maçolukla lümpenliğin yave yave kıvamlandığı içerikte hep söylenenlerin altında söylen(e)meyenleri, aysbergin görünmeyen kısmını, amiyane deyişle gösterilip de verilmeyenleri adeta “pornografik” bir iştahla merak edegeldik hep... Ama televizyon ekranı kısıtlayıcıydı ve ekrandakilerin “elini de, dilini de” (ötesine gitmeyelim!) zincirlerinden boşanma noktasına getirmediği, bir bakıma tadımlık bir şovla yetinmek durumunda bırakıyordu herkesi...
İşte şimdi doyumluk mahiyette, ekranda söyleyemedikleriyle, yapamadıklarıyla, gösterip de veremedikleriyle “Muhteşem Beşli”miz sinema salonlarında karşımızda olacak gibi görünüyor.
Fragman sözle anlatılmaz, izlenmeli!.. Ama yine de Ahmet Çakar’ın alafranga tuvaletin kuburundan kafasını çıkarıp, “Çok b.ktan bir yere gelmişiz” dediği kesit, bana burada bile es geçilemez geliyor. Öylesine manidar ki bunu Türkiye’nin “kitsch”leşerek yenilenmesine, daha bilindik deyişle “Yeni Türkiye”ye dair verilmiş bir “subliminal mesaj” olarak okumak dahi mümkün!..
“Kitsch”, bilindiği gibi yüzeysellik, ucuzluk, kendini olduğundan daha değerli ve önemli gösterme halinin yanı sıra berbat, pespaye ve pislik içindeki bir hayatı hiç de öyle değilmiş gibi sürdürme eğilimini de anlatır. Daha kaba, ama neyi neyse o şekilde apaçık edecek deyişle ve Milan Kundera’dan (“Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”) cesaret alarak söylemek gerekirse, “b.ktan bir dünyada b.k yokmuş gibi davranma” pratiğinden çıkar “kitsch”...