Öğrenci hareketleri ve siyasal mobilizasyon
Herhangi bir otoriteden kaynaklı huzursuzluk veya kızgınlık nedeniyle yapılan her türlü bilinçli ve sürekli eylem, toplumsal hareket olarak kabul edilir. Modern dönem ile ilişkilendirilen bu tür kitlesel hareketlerin motivasyonları dönemsel olarak farklılık gösterse de aşağı yukarı üç yüzyıllık bir tarihe mündemiç bir repertuvara işaret eder. Milatla ilgili tartışmalar da dikkate alındığında, insanlığın bir otorite ile tanışması ve sosyo-politik meselelere yönelik itirazları bu eylemliliği çok daha
Herhangi bir otoriteden kaynaklı huzursuzluk veya kızgınlık nedeniyle yapılan her türlü bilinçli ve sürekli eylem, toplumsal hareket olarak kabul edilir. Modern dönem ile ilişkilendirilen bu tür kitlesel hareketlerin motivasyonları dönemsel olarak farklılık gösterse de aşağı yukarı üç yüzyıllık bir tarihe mündemiç bir repertuvara işaret eder. Milatla ilgili tartışmalar da dikkate alındığında, insanlığın bir otorite ile tanışması ve sosyo-politik meselelere yönelik itirazları bu eylemliliği çok daha geçmiş dönemlere götürebilir.
1960’lara kadar toplumsal hareketler daha ziyade işçi hareketleri ve bağımsızlık mücadeleleri üzerinden ele alınırken 60’lar itibarıyla siyasal ve toplumsal durumlara ilişkin konular üzerinden yeni bir toplumsal hareket türünün ortaya çıktığı görülür. Öğrencilerin ana aktör olduğu ve küresel 68 olarak da ifade edebileceğimiz vasatta, kimlik, özgürlük ve toplumsal konuların ana tema olduğu bir tartışma zemininde yoğun bir toplumsal hareketlilik söz konusu olmuştur. Küresel 68’in membaı olan Fransa ve ana yayılım coğrafyası olan Avrupa’daki temel eğilim, kapitalizmin dayattığı tek boyutlu insan ve siyaset modeline karşı bir başkaldırı idi. Charles Tilly’in de bütün ayrıntılarıyla analiz ettiği bu eğilimlerin Afrika ve çok sınırlı bir coğrafyanın dışındaki etkisi ise bambaşka bir seyir izlemektedir.
Sistem eleştirisinin yanı sıra literatürde öğrenci hareketlerinin dinamiklerine ilişkin ana yaklaşımlarda, aşırı arz ve statü gerilemesi gibi açıklama modelleri söz konusudur. Bu modeller, genel olarak öğrencilerin kendi kariyer gelecekleri ve statüleriyle ilgili endişelerine odaklanmakta ve onların rasyonel ve pragmatik gerekçelerle toplumsal hareketlere dahil olduklarını iddia etmektedir. Küresel 68’in Türkiye ayağı ise daha kendine özgü siyasal koşullar ve elitler arası çatışmalar üzerinden analiz edilmekte ve siyasal aktörlerin öğrencileri kendi politik amaçlarını gerçekleştirmede birer araç olarak kullandıklarını göstermektedir.
TÜRKİYE’DE ÖĞRENCİLER VE POLİTİK ÇATIŞMA
Türkiye’deki öğrenci hareketlerinin tarihi, literatürün vaz ettiği açıklama modellerinden ziyade genel bir tepkiselliğin siyasete kanalize edilmesi üzerinden analiz edilebilir. Buradaki kastım, öğrencilerin kendi gelecekleri ve genel gidişata dair var olan huzursuzluklarının siyasetin müdahalesi sonrasında başka tür bir eylemselliğe dönüşmesidir. Bunun en açık örneği, 1950’lerin sonunda DP-CHP çatışma hattında öğrencilerin araçsallaştırılması ve 1960 darbesinin koşullarının oluşturulmasıdır. Darbenin hemen öncesinde Akis başta olmak üzere bazı gazeteciler ve siyasetçilerin müdahalesiyle öğrenci hareketleri bir tedhişe dönüşmüş ve Harbiyelilerin iştirakiyle bambaşka bir hal almıştır.
1960’lar sonrasında siyasal gerilimin AP-CHP hattına çekilmesi ve 60’ların sonuna doğru TİP ve diğer fraksiyonlar üzerinden mobilize edilen öğrenciler, aşırı siyasallaşarak sokak siyasetinin bir aracı olmuşlardır. Hemen her siyasal örgüt, öğrencilerin ne denli oyun değiştirici bir aktör olduklarını görmüş ve onları kendi yanlarına çekmeye çalışmıştır. 1970’ler itibarıyla sokakların artık siyasal alanı tıkadığı ve sağ-sol çatışması üzerinden kriminal bir hal aldığı gerçeği de hatırlandığında, Türkiye’deki öğrenci hareketlerinin motivasyonuna ilişkin kapsamlı analizler yapılabilir.
GEZİ VE SONRASI
Daha yakın tarihte çevreci taleplerle başladığı iddia edilen Gezi’nin çok kısa bir süre içerisinde güvenlik bürokrasisindeki paralel örgütlenmeler ve illegal yapıların desteğiyle nereye evrildiği ortada. Yakın tarihe bu gözle bakıldığında, bugünkü toplumsal muhalefeti sokak siyaseti üzerinden tahkim etme arayışının daha iyi düşünülmesi gerektiği gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Hiç kuşkusuz, hukuktan doğan iradenin gayrı hukuki olduğu ya da politize edildiğine yönelik bir tartışma yapılabilir ve bu tartışma daha geniş kitleleri ikna etmek için de kullanılabilir. Bu zeminin hem hukuk formasyonu hem de siyasi müktesebata karşılık gelen yönleri de dikkate alınarak yapılan her tartışma, kamusal alanda karşılık bulabilir ve daha rasyonel bir zeminde tartışılabilir. Bu noktada, argümanların ikna edici olup olmadığı seçmenler nezdinde değerlendirilir ve bu değerlendirme bir oy verme davranışına evrilebilir.
Fakat unutulmamalıdır ki, Türkiye’de öğrencilerin bazı politik amaçların gerçekleşmesindeki aracı rolü, bize daha itidalli davranmamız gerektiğini vaz etmektedir. Yakın tarihimiz, sokak ve tedhişi işaret etmeyerek daha rasyonel ve demokratik tepkilerin verildiği bir repertuvarı da barındırmaktadır. Siyasetçilerin her iki tarzı bilmelerine rağmen birisinde ısrar etmeleri ise çok anlamlı olmayacaktır.