Teknoloji savaşları ve teknofeodal dünya
Teknoloji ve bilginin merkezde olduğu post-endüstriyel toplum teorileri, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik göstergeler düzeyinde ciddi bir değişim olduğu tezini öne sürmüşlerdi. Bilgi ve teknolojinin merkezde olduğu bu değişimin temel dinamiği, geleneksel kodlara dayalı üretim ve sanayi ağırlıklı devam eden sistemin yerine, teknolojik düzlemde işleyen ve bilgiyi esas alan bir sistemin ikame edilmesiydi. 2000’lerin başından itibaren internet teknolojileri üzerinden dolayımlanan ve büyük veriyi merkeze
Teknoloji ve bilginin merkezde olduğu post-endüstriyel toplum teorileri, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik göstergeler düzeyinde ciddi bir değişim olduğu tezini öne sürmüşlerdi. Bilgi ve teknolojinin merkezde olduğu bu değişimin temel dinamiği, geleneksel kodlara dayalı üretim ve sanayi ağırlıklı devam eden sistemin yerine, teknolojik düzlemde işleyen ve bilgiyi esas alan bir sistemin ikame edilmesiydi. 2000’lerin başından itibaren internet teknolojileri üzerinden dolayımlanan ve büyük veriyi merkeze koyan bugünün dünyası da benzer bir trendin devam ettiğini göstermektedir.
Özellikle son yıllarda yapay zeka üzerinden oluşan yeni trendler, savunma sanayi başta olmak üzere siyasete de doğrudan nüfuz edebilen bir etki alanı yaratmıştır. Küresel enformasyon akışını kontrol eden sosyal medya oligopolleri başta olmak üzere arama motorları ve büyük teknolojik şirketleri üzerinden süregelen bir iktidar mücadelesi söz konusu. Nitekim Trump’ın ilk döneminde Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’ne de yansıyan teknoloji konusu, ikinci döneminin en önemli başlıklarından birisi olacak. Öyle ki Trump, Elon Musk’ın eleştirilerine rağmen teknoloji ve yapay zeka alanında etkili olan aktörlerin de içerisinde yer alacağı Stargate isimli projeyi kamuoyuna duyurmuş ve ABD’nin bu alandaki projeksiyonuna dair önemli ipuçları vermiştir.
ABD-ÇİN REKABETİ
ABD’nin doğrudan ve dolaylı olarak devasa bütçelerle inşa ettiği bu sistemin, son dönemde Çin ile rekabette büyük darbe aldığı açık. Çinli bir girişim olan DeepSeek’in yapay zeka alanında yarattığı beklenmedik etki, bu alanda Çin’in ne denli dinamik olduğunu gösterdi. Nitekim DeepSeek, muadillerine göre kat be kat düşük bir bütçe ile projelendirilmiş ve daha efektif bir araç olmuştur. Muadilleri ile kıyaslandığında, ücretsiz hizmet veren DeepSeek, ABD borsalarında radikal bir düşüşe neden olmuş ve NVIDIA gibi aktörlerin piyasa değerlerinde dramatik kayıplar söz konusu olmuştur.
Çip teknolojisini de daha etkili kullanan DeepSeek’in siber saldırılara maruz kalması, ABD-Çin arasındaki teknoloji savaşlarının geldiği noktayı da göstermektedir. Bir yanda milyarlarca dolarlık yatırımları ile piyasayı domine eden aktörler diğer yanda ise oldukça düşük maliyetlerle inşa edilen bir yapay zeka teknolojisi. Çin’in bu alandaki yenilikleri, yapay zeka alanının, başat mücadele sahası olduğunu göstermekte ve bu alanda ABD’nin varsayıldığı gibi egemen olmadığını ortaya koymaktadır.
Tüm bu göstergeler, ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgeleri’nde öncelediği, 21. yüzyıl jeopolitik rekabetinde büyük bir yara aldığını gösteriyor. Araştırma, teknoloji ve inovasyonda lider olmaya stratejik bir önem atfeden ABD’nin bu alanda Çin’e mukavemet edememesi ihtimali, birçok değişikliğe de gebe. Çin ve Rusya denklemindeki rekabeti, demokrasi ve özgürlükler mücadelesi argümanı üzerinden ele alan ABD’nin bu konularda ne denli demokratik olduğu da tartışmalı. Gümrük vergileri ve TikTok kararında olduğu gibi hukuki çerçeveyi aşındıran adımların yanı sıra benzer teknolojilerin Gazze’deki soykırıma desteğini hangi bağlamda değerlendirdiği ya da teknoloji alanını domine eden oligopollerin neden ve hangi saiklerle İsrail’e yatırım yaptıklarının cevabı ABD açısından muamma.
TEKNOFEO-DALİZMİN GÖLGESİNDE DÜNYANIN GELECEĞİ
Yapay zeka ve bulut teknolojilerinin etkisini ekonomi-politik bir zeminden inceleyen Yanis Varoufakis, içinde yaşadığımız dönemi teknofeodalizm olarak kavramsallaştırır. Varoufakis’e göre, 2008 finans krizinden sonra G7 ülkelerinin merkez bankaları aracılığıyla basılan paralar, bugünkü teknoloji şirketlerinin sermayesi haline geldi. Bu sermaye aktarımı, günümüz bulut sistemini oluşturan aktörlerin elini güçlendirdi ve bu aktörler herhangi bir üretim yapmaksızın bütün ekosistemi yönlendirir duruma geldiler. Amazon ve Google gibi örneklerin yanı sıra yapay zeka alanındaki başat aktörler, bulut sistemini kontrol etmekte ve burada yer almak isteyenler açısından rekabet koşullarını zorlaştırmaktadırlar.
Bir yandan finansal yatırımlar diğer yandan teknoloji ve inovasyon üzerinden ilerleyen savaşlar. İnternet ve uzay alanını da içerisine alan bu devasa dönüşümün matematiği ve mantığı üzerine uzun uzadıya düşünmek gerekiyor. Aksi takdirde, yapay zeka alanını kontrol ettiğini düşünen aktörlerin bu alanda mutlak güç sahibi oldukları ve alanın mücadele dışı olduğuna dair ön yargıyı paylaşmış oluruz. Eğer bu önyargı ile pasif birer aktör olarak hareket edersek, yalnızca bulut sisteminde bizlere algoritmalarla işaret edilenleri görür ve onun dışındaki dünyaya da kayıtsız kalırız. Bu nedenle DeepSeek R1 teknolojisinin en önemli kazanımı, alanın rekabet edilebilir bir yer olduğu ve bu alanda ABD’nin hegemon olmadığını göstermek.
Trump’ın ilk elde yoğun bir coşku ile karar verip açıkladığı Stargete’in 500 milyar dolarlık bir yatırıma karşılık geleceği ve bu yeni girişime Musk’ın neden sıcak bakmadığı gibi tartışmaları daha sağlam bir zeminde yapmak gerekiyor. Bununla birlikte Tesla ve SpaceX’in sahibi olan Musk’ın neden ve hangi motivasyonlarla Twitter’a 44 milyar dolar verdiği ve bu platformu satın aldığı üzerine de bir fikri takip etmekte fayda var.