Eğitimin ‘Milli’ olamama sorunu
Bir önceki yazıda "1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile temelleri atılan CHP eğitim sisteminin hala varlığını muhafaza ediyor olması trajedi değil de nedir?" demiştik. Buradan devam edelim.Kıyafetiyle, diliyle, diniyle...
Bir önceki yazıda "1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile temelleri atılan CHP eğitim sisteminin hala varlığını muhafaza ediyor olması trajedi değil de nedir?" demiştik. Buradan devam edelim.
Kıyafetiyle, diliyle, diniyle, yeni kültür ve laik yaşam biçimiyle donatılan sıfır kilometre yeni bir ulusun inşa edilmeye çalışıldığı bir dönemde yürürlüğe sokulan eğitim sisteminin hala geçerliliğini devam ettiriyor olması hakikaten büyük bir talihsizlik.
Laik eğitim sisteminin temel vazifesi, pozitivist bilim anlayışını İslam'ın yerine ikame ederek yeni bir ulus dini meydana getirmekti. Haliyle totaliter laiklik anlayışıyla işlev gören eğitim sitemi bir avuç hastalıklı, marjinal, militan bir kesimin oluşmasına neden oldu.
CHP'nin bu ülkeye verdiği en büyük zararlardan biri de eğitim kurumları aracılığıyla zihinlerin işgal edilmesini sağlamak oldu. Okullar uzun yıllar hain üretme merkezleri gibi faaliyet yürüttü.
Eğitim güç ve otoriteye bağlı/bağımlı, bir çırpıda düşünen, düşünürken yıkan, sınıfını ve ırkını her şeyden üstün gören fanatikler yetiştirdi. Öğretmenler de bu bağnaz ideolojinin misyonerleri olarak vazifelendirildi. Çünkü CHP eğitim sisteminin temel misyonu buydu. Bu ülkenin çocukları bilim, teknoloji, sanat, kültür, edebiyat, mimari gibi alanlarda tek bir şey üretmesin diye okulları açtılar!
Güç ve otoriteye tapan, zayıf bünyeli, tarihsiz, ruhsuz, batı taklitçisi, örgüt yöneticilerinin ve kurnaz politikacıların işine yarayacak türden nesil/robot üreten fabrikalar inşa edildi. Küresel sistemin CHP eliyle bu ülkenin başına bela ettiği eğitim sisteminin en önemli vazifesi; çocuklarımızın doğuştan getirdiği yeteneklerini körelterek çok ciddi bir şahsiyet kıyımına yol açmasıydı. Bir yıkım ve imha pojesiydi bu!