Su savaşları kapıda
“İsrail için su o kadar önemlidir ki biz, 1967’de Araplarla savaşa biraz da su kaynaklarını kontrol altına alabilmek için girdik.” Bu söz, 1967 savaşında İsrail ordu komutanı Moşe Dayan’a ait....
“İsrail için su o kadar önemlidir ki biz, 1967’de Araplarla savaşa biraz da su kaynaklarını kontrol altına alabilmek için girdik.” Bu söz, 1967 savaşında İsrail ordu komutanı Moşe Dayan’a ait. Moşe Dayan’a göre Altı Gün Savaşı biraz da bu sebeple çıkmıştı.
İsrail Tarım Bakanlığı eski bürokratlarından M. Ben Meir ise “Su saatli bombadır ve bölge hakları su kıtlığı sorunu için ortak bir çözümü görüşmeye yanaşmazlarsa savaş kaçınılmazdır.” Hayfa Üniversitesi’nden Prof. Armon Sofer de 1990 yılında verdiği bir demeçte “Ortadoğu’da su kaynaklarının kullanımı yüzünden savaş çıkacak” demişti. İsrail’in biyolojik bekasını açık eden ifadeler bunlar.
1919 yılında yapılan Wersailles Barış Konferansı’nda ileri sürülen Siyonist haritaya Litani nehrinin dâhil edilmesinin bir nedeni de 1978 ve 1982’de Lübnan’ın işgalinde oynayacağı rol içindi. Bunlar basit, kısa vadeli hesaplar değil onu demek istiyorum. Eski bir Tevrat rüyasıdır bu aynı zamanda. Öyle ki Arap sularının fethedilmesi muharref Tevrat’ta her Yahudi’ye emredilen dini bir vecibedir.
Bilindiği gibi dünya yüzeyinin %70’inden fazlasını okyanus ve denizler kaplamaktadır. Suyun %97’si tuzlu, %3’ü tatlıdır. Tatlı suyun %75’i ise kutuplarda buzul halde ve büyük bir bölümü ise yer altındaki derinliklerdedir. Bu %3 olan tatlı suyun da sadece %1’i içilebilir haldedir. Sıkıntı bu da değil. Suyun yönetimi/supolitiktir. Asıl kavga buradan çıkmaktadır.
İsrail askeri istihbarat servisi AMAN’ın eski şefi Harkabi’ye göre İsrail’in nihai hedefi “Nil’den Fırat’a uzanan coğrafya üzerinde egemenlik sağlamaktır. Bu egemenliğin önemli bir boyutu kuşkusuz su yataklarını denetim altına alabilmektir.”
Winston Churchill, Nil’in jeopolitik konumunu şöyle tasvir etmişti. Nil’i; kökleri orta Afrika’da-Victorya, Albert ve Kenya göllerinde- uzun gövdesi; Sudan ve Mısır’da ve dalları kuzey Mısır’daki deltada yer alan dev bir palmiyeye benzetmiş ve şöyle demiştir: “Kökle kesilecek olursa dallar kuruyacak ve ağacın geri kalan kısmı da çürüyüp ölecektir. “ Şimdi dikkat. Bakın İsrail tam da bu noktada nasıl bir strateji izledi ona bakalım.