Konut sektöründe ‘çöküş’ önlenmeli!
Genelde “beton ekonomisi”, özelde ise “konut sektöründe”, ne gelinen nokta, ne de geleceğe yönelik sinyaller artık olumlu görünmüyor. Bugün, Türkiye, borçlanma, özellikle dış borçlanma...
Genelde “beton ekonomisi”, özelde ise “konut sektöründe”, ne gelinen nokta, ne de geleceğe yönelik sinyaller artık olumlu görünmüyor.
Bugün, Türkiye, borçlanma, özellikle dış borçlanma kapasitesini ve kabiliyetini büyük alt yapı yatırımlarını finanse etmek amacıyla uzun vadeli olarak büyük ölçüde kullanmış vaziyette.
Verimli, istihdam ve katma değer yaratabilecek yatırımlar için ise kredi ve finans desteği bulması artık daha zor ve/veya pahalı hale geldi. Kamu, özel sektörün kullanabileceği kredi ve fonlara bir manada “el koydu”. Örneğin köprü, otoyol vb. gibi büyük yatırımlara yüksek faizler ödeyerek dış kaynak temin etti.
Bu nedenle, artık beton ekonomisi yerine üretim ekonomisine cansuyu olacak kredi ve fonlar ve bu manada Türkiye’ye verilebilecek limitler kamu tarafından bloke edilmiş vaziyette.
Kuşkusuz ki, uzun vadede bunun bedelini yine millet, kullanmayacağı ve geçmeyeceği köprü ve yollara “dolara endeksli” fahiş ücretlere katlanarak ödemek zorunda kalacak.
Bankacılık sektörü bu tür yatırımların yanı sıra, rant müteahhitliğini de finanse ettiği için, konut sektörü açısından da, yeni ve ucuz kaynak ve kredi bulmak artık kolay gözükmüyor.
Konut sektöründe en önemli ve büyük ilimiz kuşkusuz ki İstanbul’dur.
İstanbul, 1970’lerde toplam nüfusun yüzde 6-7’sini barındırırken, bu rakam 1980’lerde yüzde 9’lara, 2000 yılında yüzde 18’e çıktı. 2016 yılı itibari ile İstanbul Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 19’unu barındırıyor artık.
Öte yandan İstanbul ülkenin milli gelirinin yüzde 30&rsquo...