Bir dinozorun Ortadoğu okumaları
Meşhur gazeteci Robert Fisk'i hep bizim dinozor ve tamahkâr gazetecilerimize benzetirim. Daha doğrusu bizdekiler Fisk'e benzemek için özel çaba harcarlar. Bir iki tane "bomba" hikâye ile ünlenmiş gazetecinin senelerce bu hikâyelerin...
Meşhur gazeteci Robert Fisk'i hep bizim dinozor ve tamahkâr gazetecilerimize benzetirim. Daha doğrusu bizdekiler Fisk'e benzemek için özel çaba harcarlar. Bir iki tane "bomba" hikâye ile ünlenmiş gazetecinin senelerce bu hikâyelerin ekmeğini yemesini ve beşinci sınıf ve halisünasyonlardan ibaret yazılarını, CV'sindeki bomba hikâyeleri üzerinden meşrulaştırma çabalarını izleriz. Fisk bir gazeteci olarak çok tartışılan bir isimdir. O derece tartışılır ki takip edenler Fisk'in gazeteciliğini tarif etmek için İngilizce "to Fisk" (Fisklemek) şeklinde bir fiil bile icat etmişlerdir. Fisklemek kabaca “ortaya karışık hikâyeler uydurmak, birbirinden kilometrelerce uzaklıktaki iki yerde aynı anda bulunabilmek, kurmaya çalıştığın argümana ‘cuk diye oturacak’ alıntılar yapabileceğin gerillalar ve savaşçılar icat etmek" manasına geliyor.
Ortadoğu'daki gelişmeler o kadar baş döndürücü ki yılların gazetecisi, hâlâ yazılarını daktiloyla yazdığı söylenen Fisk, özellikle Arap Baharı olarak isimlendirilen süreçte birçok defa dikkat çekecek yazılar yazabilmek için fisklemek zorunda kaldı.
Ortadoğu'da eski gazeteci olmak bir taraftan deneyim açısından büyük nimet olarak görülse de, siyaseten oldukça yüklü ve dinamikleri dönem dönem baş döndürücü derecede kaymalar gösteren bir coğrafyada uzun süre kalmanın iki temel zararı var. Birincisi dünyanın en büyük nimeti olan akıl ve ruh sağlığının bozulması. Uzun süre Ortadoğu'nun tozunu yutmak deneyimle birlikte, depresyon, akut önyargılar, sanrılar ve istemsiz kasılmalara sebep olabiliyor. Bu hengamede ilk yitirilen ise akıl ve ruh sağlığı oluyor. İkinci zararı ise bölgenin aktörleriyle fikirleri şekillendirecek şekilde derin kurulan ilişkiler.