İdlib ve Suriye’nin geleceği
Tahran’daki üçlü toplantının gösterdiği bir şey varsa o da Türkiye’nin Suriye konusunda dünyanın vicdan ve adalet merkezine dönüştüğüdür. Mart 2011’den beri siyasi müzakereleri...
Tahran’daki üçlü toplantının gösterdiği bir şey varsa o da Türkiye’nin Suriye konusunda dünyanın vicdan ve adalet merkezine dönüştüğüdür. Mart 2011’den beri siyasi müzakereleri farklı mecralarda yürüten, silahlı tırmanışı elinden geldiğince önlemeye çalışan, güçlünün yanında olma konforunda değil adaletin sesi olma gayretini
sürdüren Türkiye birçok açıdan eşsiz bir konumda.
Senelerdir Suriye üzerinden Türkiye’ye karşı yürütülen operasyonlara rağmen, insani çizgisini, adalet odağını, siyasi müzakere yolunu terk etmeyen Türkiye, uluslararası kurumların, küresel ve bölgesel güçlerin başarısızlığa uğradığı yerde insanlık vicdanının yegane temsilcisi olmaya devam ediyor.
Bir taraftan Cenevre’de muhalif unsurların siyasi müzakerelere dahil olması, sürdürülebilir barış ve toplumsal uzlaşı için çaba sarf ederken; diğer taraftan da Astana’da rejimin iki destekçisi Rusya ve İran’la kıran kırana müzakereler yürütüyor. Cenevr