Küresel çalkantı, gerçekliklerimiz ve cumhurbaşkanlığı sistemi
Cumhurbaşkanlığı sistemi de dahil olmak üzere bir süredir Türkiye’deki kritik meselelere ilişkin kararlar, karşıtlıklar üzerinden veriliyor. Bu sebepten meselelerin aslına ilişkin tartışmalardan ziyade...
Cumhurbaşkanlığı sistemi de dahil olmak üzere bir süredir Türkiye’deki kritik meselelere ilişkin kararlar, karşıtlıklar üzerinden veriliyor. Bu sebepten meselelerin aslına ilişkin tartışmalardan ziyade karşıtlıkların gürültüsünü duyar olduk. Bu esnada gözden kaçırılan iki hususun altını çizmemiz gerekiyor. Birincisi bu gürültüde meselenin aslına ilişkin tartışmayı kaçırmamalıyız. İkincisi ise ne kadar sosyal medya raconuna ters olsa da asla ilişkin tartışmalarla da Türkiye’nin geleceğine ilişkin bir pozisyon alabiliriz.
Büyük bir dönemeçteyiz; ve asıl tartışma Türk devletinin milletin selameti için acil dönüşüme ihtiyaç duymasıdır. Amaç ise bu çalkantılı bölgesel ve küresel konjonktürden Türkiye’yi güçlenerek çıkartmak. Farkında değiliz ama en büyük kozumuz, iradesi ve demokrasi kültürü sürekli aşağılanan insan sermayemiz.
Cumhurbaşkanlığı sistemi, Türk siyasi tarihinde önemli bir kırılma noktası. Geriye doğru bakınca daha iyi anlıyoruz ki son üç dört senedir atlattığımız badireler, bu kırılma noktasının engellenmesiyle doğrudan irtibatlı. Cumhurbaşkanlığı sistemi Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bir kırılma noktası; çünkü cumhurbaşkanlığı sistemi, 15 Temmuz’la daha da fazla ortaya çıkan bir ihtiyaç olan Türk devletinin birçok kurumunun aslına uygun yeniden inşa edilmesini, 15 Temmuz darbecilerinin bel kemiğini oluşturan askeri ve sivil bürokrasinin senelerdir devam eden sabotajlarının bertaraf edilmesini, hızlı karar alma mekanizmalarının ve siyasi istikrar merkezli bir anlayışın işlerlik kazanmasını amaçlıyor.
Kabul edelim ki sistem değişikliği tartışmalarını bir boşlukta yapmıyoruz. Kendi gerçekliklerimiz var. Aynı anda en az üç terör örgütüyle ve dış destekçileriyle kendi imkanlarıyla mücadele eden, kurumlarının içinin bir terör örgütün militanları tarafından oyulduğu, kanlı bir darbe girişimi yaşamış, akıllara durgunluk veren komplolara maruz kalmış, sınır ötesi harekatları devam eden bir ülkenin yol haritasının kendine özgü olmasından doğal bir şey yoktur. Türkiye’nin çıkış yolu, mevcut gerçekliklerimize en fazla cevap veren yönetim sistemini, liyakate dayalı bir şekilde, doğru insan kaynağıyla ve sanal tartışmaların girdabına girmeden yürürlüğe koymasından geçmektedir.