Küresel siyaset buhranda, Türkiye ne yapacak?
Dünya bir buhran içerisinde ve etkileri Türkiye’yi çevreleyen coğrafyalarda net bir şekilde hissediliyor, görülüyor. Birbiriyle bağlantılı birçok kriz devam ediyor. İç savaşlar, ekonomik sorunlar...
Dünya bir buhran içerisinde ve etkileri Türkiye’yi çevreleyen coğrafyalarda net bir şekilde hissediliyor, görülüyor. Birbiriyle bağlantılı birçok kriz devam ediyor. İç savaşlar, ekonomik sorunlar, göç ve sosyolojik travmalar, etnik ve dini temizlikler, ırkçı akımların yükselişi ve buna paralel olarak popülist politikalara esir olma, liderlik noksanlığı ve terör bu buhranın birer parçası. Bu buhrana nasıl tepki vereceğimiz ve izleyeceğimiz politikalar Türkiye’nin önümüzdeki on yıllarını belirleme potansiyeline sahip. Tepkisiz kalma ve sorunları kendimizden uzak görme lüksümüz yok. Çünkü Irak’ta olan ABD’yi, ABD’de olan Suriye’yi, Suriye’de olan Almanya’yı, Almanya’da olan Türkiye’yi etkiliyor. Bir zincir reaksiyon söz konusu ve aksi yönde hareket etseler de tüm ülkeler aynı kayıkta. İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı buhrana BM sistemiyle tepki gösteren dünya, beş daimi üyenin liderliğiyle dünya siyasetine nizam vermeyi istemişti. Aslında bir denge sistemi kurdular ve bu denge Soğuk Savaş sonrasında altüst oldu. Soğuk Savaş Batı’nın lehine sona erince ve Sovyetler yıkılınca “tarihin sonuna” gelindiği ve Batı değerlerinin (bunlar her neyse) mutlak hakimiyet kurduğu fikri tedavüle girdi. Diğerleri ise kültürlerin, medeniyetlerin çatışmasının yeni norm olduğunu biraz da “kendi kendini doğrulayan” kehanet mesabesinde dillendirmeye başladılar. 11 Eylül tam da bu fikrin sahada uygulanmasına zemin hazırladı. 11 Eylül sonrasında “demokrasi ihracı” operasyonunu başlatan ABD liderliğindeki Batı, Afganistan’dan Irak’a kadar kaos ihraç etmekten başka bir şey yapamadı. ABD’nin müdahalesini sorguladığı bu dönemde hem Türkiye ve İran gibi bölgesel aktörler arenaya döndüler, hem de Rusya Sovyetler sonrası sendelemeyi atlatıp tek kutuplu dünyaya meydan okumaya başladı. Devlet dışı aktörlerin alan kazandığı, terörün kabuk değiştirdiği ve kaosun yeni norma dönüştüğü bu yeni döneme karşı küresel siyaset henüz bir norm ve kabul gören bir yaklaşım geliştirilebilmiş değil. Yukarıda bahsedilen buhranın arka planında bu başıbozukluk ve yeni döneme tepki vermedeki eksiklik var.