Türkiye-Amerika ilişkilerinde %49,5 etkisi

Geçtiğimiz hafta Insight Turkey dergisinin davetlisi olarak gittiğimiz Washington DC’de temelde Türk dış politikasını tartıştık fakat aynı esnada Türkiye-Amerika ilişkilerinin yeni parametrelerini, iki ülkenin...

Geçtiğimiz hafta Insight Turkey dergisinin davetlisi olarak gittiğimiz Washington DC’de temelde Türk dış politikasını tartıştık fakat aynı esnada Türkiye-Amerika ilişkilerinin yeni parametrelerini, iki ülkenin önceliklerinin ne kadar örtüştüğü ve ne kadar ayrıştığını, önümüzdeki dönemdeki fırsat ve çatışma alanlarını da ortaya koymuş olduk. Belki bilmeyen vardır, Insight Turkey İngilizce basılan ve Türkiye merkezli olmak üzere bölgesel ve küresel sorunları analiz eden hakemli ve akademik bir dergi. Türkiye’ye ilişkin konularda en fazla alıntılanan dergi özelliğiyle yurtdışında Türkiye’yi takip edenler için bir referans kaynak mahiyetine sahip.

Washington’da Türkiye ve bölge tartışmalarının önemli isimlerinin katıldığı toplantıda edindiğim genel izlenim, Türkiye-Amerikan ilişkilerinin hala tam olarak tanımlanıp kodlarının çizilemediği fakat her iki tarafın da ilişkileri fazlasıyla önemsediği yönünde. Seçimler sonrasında Türkiye tartışmaları oldukça sakinleşmiş ve Washington’da en fazla rağbet gören kelimelerden birisi olan ‘istikrar’, ikili ilişkilerin doğasını belirleme açısından belirleyici rol üstlenmiş. Eğer bir ülkede belirsizlik ve siyasi çalkantı varsa Washington genelde siyasi manevralar yapar, net konuşmaz ve operasyonel açıdan hareket imkânı bulur. Fakat o ülkede istikrar varsa mesajları daha nettir ve kendisini günlük tartışmalardan geri çekip daha pragmatik ve gerçekçi bir zeminde ilişkileri yürütür. Türkiye’yle ilişkilerde de benzer bir seyir hâkim. Seçim sonrasında en az dört sene daha tek başına iktidar çıkaran AK Parti ile seçim ve belirsizlik döneminin aksine daha pragmatik ve Türkiye’nin iç politik şartlarını bir veri olarak kabul eden bir ilişki biçimi kurma isteği hemen hemen tüm ABD’li uzmanlar tarafından dillendiriliyor. Seçim öncesinde ABD’nin Türkiye ile ilişkilerdeki savruk hali %49,5’la kendini toparlamış görünüyor. 
Yer darlığı sebebiyle sadece iki konuya değineyim: 
ABD’de Ortadoğu’ya dair en birincil başlık DAİŞ’le mücadele. Washington’dan Suriye, Irak, mülteciler vs.den ziyade DAİŞ görünüyor ve kamuoyu da neredeyse DAİŞ’ten başka bir şeyi önemsemiyor. Bu konu ikili ilişkiler için bir fırsat aynı zamanda bir mayın tarlası. Fırsat çünkü Türkiye ile DAİŞ’e karşı işbirliğini ABD’de herkes önemsiyor. Mayın tarlası çünkü ABD’nin DAİŞ’le nasıl mücadele etmesi gerektiği konusunda sürdürülebilir bir stratejisi yok ve bu konuda Türkiye’ye bir şeyler sunmaktan ziyade sürekli talep etme moduna sahip. Suriye ve Esed’in DAİŞ üzerindeki ‘kurucu’ etkisini herkes göz ardı ediyor. Ayrıca ABD’nin DAİŞ’e karşı PKK’ya YPG veya SDG adıyla desteği oldukça sorunlu ve uzun vadedeki en büyük kriz alanlarından birisi. ABD bu taktikle DAİŞ’le mücadele edemez ve muhtemel başarısızlık ikili ilişkilere olumsuz olarak yansıyacaktır. 

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Türkiye'nin eşsiz katma değeri 07 Aralık 2020 | 224 Okunma Biden sonrası ABD dış politikası 13 Kasım 2020 | 258 Okunma Amerikan seçimleri 06 Kasım 2020 | 126 Okunma Avrupa'da ırkçılık ve İslam karşıtlığı 02 Kasım 2020 | 283 Okunma Seçimler ve ABD'nin küresel pozisyonu 23 Ekim 2020 | 151 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar