Türkiye vagon değil lokomotiftir
Amerika’da uzun süredir Türkiye ile ilişkilere dair sorunlu bir yaklaşım var. Bunun en büyük sebebi, ABD’nin özellikle bölgesel konularda müttefikten ziyade lokomotifin arkasındaki vagon rolünü üstlenecek ortak...
Amerika’da uzun süredir Türkiye ile ilişkilere dair sorunlu bir yaklaşım var. Bunun en büyük sebebi, ABD’nin özellikle bölgesel konularda müttefikten ziyade lokomotifin arkasındaki vagon rolünü üstlenecek ortak arayışında olmasından kaynaklanıyor. Söz konusu Türkiye gibi milli menfaatleri önceleyen ve müttefiklik hukukuna inanan ülkeler olunca bu arayışlar doğal olarak boşa düşüyor.
Bunun bir tarihi var. Türkiye henüz Soğuk Savaş yıllarında dahi meşhur Johnson Mektubu’na rağmen barış operasyonunun kaçınılmaz olduğu bir noktada milli menfaatler doğrultusunda Kıbrıs’ta adım atmış bir ülke. Soğuk Savaş yıllarının bitmesinden sonra bir türlü tanımlanamayan ikili ilişkiler, Türk-Amerikan ilişkilerinin de kavramsallaştırılmasını zorlaştırdı. Irak’ın işgali öncesinde TBMM’ye takılan tezkere, Arap Baharı’nda farklılaşan vizyonlar, Suriye’de ABD’nin terör örgütü PKK’ya silah yardımı yapması, FETÖ konusunda tüm delillere rağmen adım atmaması ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri za