Yorgun Irak
Geçen nisan ayında yazdığım ‘Ortadoğu’da tarihin sonu mu?’ başlıklı yazıda şöyle demiştim: ‘Tıpkı ortaya çıktığı ilk zamanlarda yapılan aceleci yorumların...
Geçen nisan ayında yazdığım ‘Ortadoğu’da tarihin sonu mu?’ başlıklı yazıda şöyle demiştim: ‘Tıpkı ortaya çıktığı ilk zamanlarda yapılan aceleci yorumların yanılttığı gibi, birbiri ardına gelen felaketler sonrasında bir süreç olarak Arap Baharı’nı tiye alan aceleci yorumlar da yanıltıyor, yanıltacak.’ Ortadoğu’da tarihin sonu minvalinde ifadeleri duyduğunuz zaman hızla uzaklaşın; zira birçok sürecin başında olan bölgede sondan söz etmek adeta bir cehalet itirafıdır.
Taşların yerine oturmadığı, Avrupa’nın yüzyıllar öncesindeki dönüşümlerini şimdilerde yaşayan, kendi başına karar alamayan bazı devletleri barındıran, zayıf devlet mekanizmalarına ve yarım kalmış hesaplaşmalara sahip Ortadoğu’da sadece süreçlerden bahsedebiliriz. Süreçler akar, tarih değişir, aktörler yükselir ya da batar; beraberinde aceleci analizleri de batırır.
***
Örneğin bugünlerde yeniden hareketlenen Irak