Zoya'nın evi, sizin eviniz
Nişantaşı’ndaki Bostan Sokak’ta açılan Zoya’s House’u (Zoya’nın Evi) ziyaret ettim. Sokağa bakan bölümü, bir apartmanın giriş katında. Ama esas güzellik, merdivenle inilen bahçesi....
Nişantaşı’ndaki Bostan Sokak’ta açılan Zoya’s House’u (Zoya’nın Evi) ziyaret ettim. Sokağa bakan bölümü, bir apartmanın giriş katında. Ama esas güzellik, merdivenle inilen bahçesi. İklim şartlarına göre üzeri kapanıp açılabilen Zoya’s House, siz deyin Ibiza, ben diyeyim Tulum; oraların mekanlarını hatırlatıyor. Mutfak danışmanlığı şef Murat Bozok’a, konsept danışmanlığı ise Esra Türker’e ait olan Zoya’s House, şehirden kaçmak isterseniz, Nişantaşı’nın ortasında bir vaha gibi. Doğal ahşap, el işi makromeler ve yeşil bitkilerle dekore edilen ortam gerçekten iç açıcı.
O kadar rahat ve davetkar ki, bir köşede oturup saatlerce burada kalabilirsiniz. Menü çok zengin. Hem lezzetli hem sağlıklı alternatifler var. Ispanaklı ve enginarlı dip, atıştırmak için şahane. Son dönemde her menüye giren karnabahar burada körili bir versiyonuyla karşımıza çıkıyor.
Kızarmış Çin mantısı (Çıtır Gyoza), dinamit karides deneyip memnun kaldıklarımız arasındaydı. Carpaccio pizzetta (küçük pizza), karides ve trüflü risotto, ızgara deniz levreği ve köfte de özenle hazırlanmıştı. Tatlılardan tiramisu ve kadayıflı sütlaçı tavsiye ediyorum. Mükemmeldi. En önemlisi ise pek az yerde bulunan personel sıcaklığıydı.
İşini çok iyi yapan genç bir ekip var Zoya’s House’ta. Hepsi heyecanlı, hızlı ve güleryüzlü. Sadece bize değil, tüm masalara karşı aynı tavır içindeydi çocuklar. İnsan hoş karşılandığı, ilgi gördüğü yere hep gitmek ister. Hele bir de böyle kendinizi evinizde hissettiren bir ortam varsa…
Şef İsmet Saz’ı ilk 2016’da Akaretler’de bir butik otelin terasındaki TOI’de tanımıştım. New York’ta Gordon Ramsey’nin restoranında çalışmış olan Saz’ın yemeklerindeki fikirlerden, renkli ve orijinal olmaları kadar lezzetli de olmalarından çok etkilenmiştim. TOI, daha sonra Kuruçeşme’de yeni bir maceraya yelken açtı.