Azalan seçenekler korku duvarlarını da kırılganlaştırıyor!
Piyasalarımız, vize gerginliği sonrasında hızla artan fiyat oynaklıklarının azalmaya devam ettiği bir haftayı geride bıraktı. Bu sonuçta azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanların ve sistemi...
Piyasalarımız, vize gerginliği sonrasında hızla artan fiyat oynaklıklarının azalmaya devam ettiği bir haftayı geride bıraktı. Bu sonuçta azaltılamayacak kadar büyük risk taşıyanların ve sistemi oluşturan kurumsal yapının, kısa vadede pozisyonlarını savunmak ve beklentilerin bozulmasını önlemek amaçlı işlemleri etkili oldu. Vize konusundaki gerginliğin aşılacağı yönündeki temelsiz söylemler ve uluslararası kurumlardan gelen iyimser tahminler, gerekçe olarak kullanıldı.
Kendi acil ihtiyaçlarına şartlanan finansal piyasalar önemli bazı gelişmeleri kısmen görmezden geldi ve fiyatlayamadı! Beklentiler sinsice olumsuzlaşmaya devam etti, belirsizlik ve kırılganlık sebepleri ortadan kalkmadı.
Dolar faizlerinin Aralık ayında yükseleceği ve 2018 yılında üç adet çeyrek puanlık ayarlama yapılabileceği beklentisi güçlendi; ABD’de Bütçe konusuna ilişkin gelişmeler, vergi oranlarına ilişkin düzenleme olasılığını artırarak bu sonuca katkı yaptı. Bu durumun döviz ve sermaye piyasalarında yaratacağı tahribat ise kısmen görmezden gelindi veya baskılandı. Orta Doğu konusundaki jeopolitik gelişmeleri fiyatlamak ta piyasaların işine gelmedi! Ortaya çıkan yeni işbirlikleri ve buna dayalı uygulamalar, eski stratejileri anlamsızlaştırıyor ve başta güç dengeleri olmak üzere her şeyi değişmeye zorluyor. Fakat piyasalar hiçbir şeyin değişmeyeceği varsayımına sarılma gafletinden kurtulamıyor ve nafile bir şekilde beklentilerin farklılaşmasını engellemeye çalışıyor! AB özelinde ise ayrılıkçı hareketlerin kangrene dönüşerek istikrarsızlık üretme olasılığı ortadan kaldırılamıyor!
Gelişmiş Batı ile aramızdaki çıkar çatışmalarının açıkça dile gelmeye başladığı bir süreçten geçiyoruz! ABD ve AB ülkemize yönelik daha katı bir tutum benimseyerek, vesayetini korumaya çalışacağı yanılgısından kurtulamıyor; aynı sertlikte yanıtlar ile karşılaştığında gerginlik tırmanıyor. Böyle olmayacağı varsayımına göre alınmış pozisyonlar tehlike kaynağı olmaya başlıyor! Tek taraflı ekonomik bağımlılıklar, görmezden gelinse bile en önemli kırılganlık sebebi olarak ön plana çıkacak gibi görünüyor ve iç siyaset cephesinde radikal değişikliklerin yaşanması ihtimali artıyor.
Geride bıraktığımız haftanın son iş gününde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan veriler ise, makroekonomik görünüme ilişkin beklentilerin olumsuzlaşacağına işaret ediyor. Eylül ayı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi yüzde 0,12 oranında artmış; son bir yılda yaşanan yükseliş yüzde 24,06 olarak gerçekleşmiş. Bina İnşaatı Maliyet Endeksi ise bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 4,8 oranında yükselmiş; işçilik ve malzemeden oluşan yıllık maliyet artışı yüzde 22,1 olurken konut fiyatlarındaki senelik yükseliş yüzde 11 ile sınırlı kalmış. Yıllık veriler ekonomi politikalarının sorgulanmasını gerektiriyor ve döviz kurlarında yaşanabilecek ek artışların yaratabileceği tehlikeyi gözler önüne seriyor!
Küresel koşullardaki değişim veya yapısal sorunların çözümünü mümkün kılabilecek yeni işbirlikleri ise Türk Lirasının hatırı sayılır ölçüde değer kaybetmesi olasılığını bünyesinde barındırıyor; mevcut yaşam standardını koruyarak yeni bir gelecek inşa etmenin pek mümkün olamayacağını düşündürüyor. Önceliklerin günü kurtarmaktan uzaklaşması ve hiç istenmeyen durumlara düşülmesini engelleyen yeni bir gelecek tasarımına doğru kayması süreci devreye girmiş olabilir! Finansal piyasaların keyfine göre her şeyin ayarlanması döneminin, geri dönmemek üzere tükendiği iddia edilebilir!