Böyle gelmiş böyle gider diyenler çok yanıldı!
Döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı sergilenen tepkisellikler ile yatıp kalktığımız bir süreçten geçiyoruz. Güvensizliğin yaygınlaştığı ve morallerin kademeli olarak bozulduğu dikkat...
Döviz kurlarındaki dalgalanmalara karşı sergilenen tepkisellikler ile yatıp kalktığımız bir süreçten geçiyoruz. Güvensizliğin yaygınlaştığı ve morallerin kademeli olarak bozulduğu dikkat çekiyor. Sistemi oluşturan kurumsal yapı direnmeye çalışıyor, fakat daha kırılgan hale gelinmesini önleyemiyor. Geride bıraktığımız haftanın Çarşamba günü akşamına kadar en önemli talep faizlerin gereken oranda yükseltilmesi idi; daha sonra ise iş dünyasından gelen teşvik ve borç yapılandırma taleplerinin hızla arttığı gözlendi. İçine düşmekten kurtulamadığımız kısır döngü, daha zorlu bir dönemin bizi beklediğini düşündürmeye başladı.
Kafa karışıklığının ve çaresizliğin çok ciddi boyutlara ulaşmış olduğu gözleniyor. Herkes döviz kurlarından rahatsız, fakat bu olumsuzluğun kontrol altına alınabilmesi için gerekli olan paranın devir hızının düşürülmesine itiraz ediyor. Farklı önlem ve teşvikler ile faiz yükselişinin büyüme üzerindeki etkisinin dengelenmesini istiyor ve bu durumun döviz kurlarındaki dalgalanmayı daha yıkıcı hale getirebileceğini görmek istemiyor! İçerideki uzlaşmazlıkların derinleşmiş olduğu endişesi güçleniyor.
2016'daki önlemler güçlü yan etkileri nedeniyle uygulanamaz
Büyük çoğunluk, 2016 yılı Kasım ayı sonrasındaki üç aylık dönemde döviz kurlarında yaşanan yükselişi ve sonrasında alınan önlemleri anımsıyor; ekonominin toparlanması için benzeri önlemlerin tekrarlanmasını bekliyor! Vergi teşvikleri ve kredi garantileri şeklindeki uygulamaların güçlü yan tesirleri nedeniyle tekrarlanabilir olmadığını düşünemiyor! Eğer iç talep daralmaz ve büyüme lehine ısrardan uzunca bir süre vaz geçilmez ise kaynak sıkıntısının büyüyeceğini, döviz kurları ve faizlerin daha seri bir şekilde yükselmeye devam edeceğini ve yıkıcı olabileceğini kimse kabullenmek istemiyor!
Para otoritesi, birkaç haftalık gecikme ile ve beklentiler olumsuzlaşıp güvensizlik büyüdükten sonra, kısa vadeli faizleri sert bir şekilde yükseltebildi. Siyasi İradenin gerçekleri görmezden gelen ve sadece seçim hesaplarına dayanan yaklaşımı bu sonuçta belirleyici oldu ve panik eğilimlerin etkisi kısmen azalsa da devam ediyor. Merkez Bankası’nın faiz artışının etkisini artırmak üzere uygulamaya koyduğu diğer önlemlerin, eğilimler üzerinde umulan oranda fayda sağlayamadığı gözleniyor. Dolar kuru, şimdilik eski dalgalanma kanalına dönme sinyalleri vermiyor. Bu yılın ikinci yarısına ilişkin tüm hesaplar, değişmek zorunda kalacak gibi görünüyor.
Fiyat istikrarını koruyalım derken sosyal ve finansal endişelere dikkat