Gelişmeler iyimser senaryoları desteklemiyor!
Finansal piyasalar açısından işler iyi gitmiyor. Görmezden gelmek zorunda kaldıkları ve fiyatlayamadıkları olumsuzlukların sayısı arttıkça, eğilimlerin hiç istemedikleri yöne gitme...
Finansal piyasalar açısından işler iyi gitmiyor. Görmezden gelmek zorunda kaldıkları ve fiyatlayamadıkları olumsuzlukların sayısı arttıkça, eğilimlerin hiç istemedikleri yöne gitme olasılığı güçleniyor. Bu yılın ilk gününden başlayarak, etkili kılmaya çalıştıkları iyimserlik kampanyalarının maya tutmadığı gözleniyor. Geride bıraktığımız haftanın ikinci yarısı sonrasındaki gelişmeler, olumlu düşünmeyi nerede ise olanaksızlaştırıyor.
Uzun vadeli tahvil getirileri yeniden yukarı yönde hareketlenerek belirsizliği artırdı; iyimser senaryolar taraftar kaybederken riskten kaçınma eğilimi güçlenmeye başladı. Yasama süreci tamamlanmayan bütçe nedeniyle, ABD Yönetimi fiilen harcama yapamayacak duruma düştü ve kepenk indirmekten kurtulamadı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Batı Suriye’deki operasyonu ise, ABD’nin jeopolitik konulardaki başarısızlığına yeni bir halka ekledi; yalnızlaşma ve etkisizleşme sürecini hızlandırdı.
Hemen yukarıda kısmen saydığımız gelişmeler, belirsizlik yönündeki algıları besleyerek beklentileri olumsuzlaştırıyor. Riskten kaçınma eğilimi güçleniyor ve iyimserlik lehine piyasa yapmaya çalışanların nefesini kesiyor. Küresel ölçekte, finansal sermayenin sosyal ve siyasi gelişmeler üzerindeki etkisi azalırken görmezden gelinmiş değişkenlerin ön plana çıkması önlenemiyor. Bu yılın ilk çeyreği genelinde etkili olması umulan yapay zorlamalar bel veriyor. Sistemik risk algısı yeni rekorlara koşuyor ve güvensizliğin etki alanının genişlemesi engellenemiyor.
Durum ne olur ise olsun, finansal piyasalar olumsuz baskıları durdurabilmek için her yolu deneyebilir! ABD Hükümeti’nin kepenk indirmesinin, bazı olumsuz baskıları öteleyecek bir fırsat olabileceğini bile iddia ederek kafa karışıklığı yaratmaya çalışabilir! Söz konusu ekonominin, teknik olarak moratoryum noktasına gelmesi geçici bir durum; fakat bunun aşılması için gerekli uzlaşı, olası bütçe açığının büyümesine sebep olarak beklentilerin daha da olumsuzlaşmasına katkı yapabilir.
Finansal piyasalar belirsizliğin artmasından pek hoşlanmaz; eğer büyük çoğunluğun pozisyonu aynı yönde ve benzer özellikler taşıyor ise hiç hoşlanmaz! Zira olumsuz eğilimler birbirini beslemeye başlayabilir, sermaye hareketleri daralırken fiyat oynaklıkları artabilir ve gelişmeler kontrol dışına çıkabilir; bu olasılığı azaltmak, düzeni oluşturan kurumsal yapının ve piyasa yapıcıların kısa vadeden öteye taşıyamayacağı yükler almasını gerektirebilir! Uzun vadeli tahvil getirilerinin geride bıraktığımız hafta içinde yükselerek umulandan erken bir zamanda kritik seviyeleri aşması, iyimser senaryoları yıpratarak etkisizleştiriyor. On yıl vadeli ABD Hazine tahvillerinin getirisi yüzde 2,61 düzeyinin üzerine çıkarak, iyimser varsayımları yıprattı; eğer eski dalgalanma aralığına gerileyemez ise daha da yükselmesi kaçınılmaz olabilir ve tüm piyasalarda riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesine ve risk primlerinin artmasına sebep olabilir.
Geride bıraktığımız hafta içinde açıklanan bazı veriler ise, bu yazıda ön plana çıkardığımız gelişmelerin gölgesinde kalmaktan kurtulamadı. Çin’den gelen ve beklenenden biraz daha iyi çıkan yüzde 6,9’luk büyümenin olumlu etkisi kalıcı olamadı. ABD Ekonomisine ilişkin veriler ise, gündem belirleyecek ve gidişatı etkileyecek bir etkiye ulaşamadı.