Hayali varsayımlara sarılmadan gün kurtarılamıyor!
Geride bıraktığımız hafta genelinde Türk Lirasının değerinde yaşanan dalgalanmalar ile bunların diğer piyasalar ve ekonomik beklentiler üzerindeki etkileri önemliydi. Fiyatlanmayan ve görmezden gelinen bazı...
Geride bıraktığımız hafta genelinde Türk Lirasının değerinde yaşanan dalgalanmalar ile bunların diğer piyasalar ve ekonomik beklentiler üzerindeki etkileri önemliydi. Fiyatlanmayan ve görmezden gelinen bazı konuların fiyatlanması zorunluluk haline geldiğinde, kırılganlık algısı açığa çıkıyor ve gelişmeler kontrol altında tutulamıyor. Gerçekçiliğini yitirmiş varsayımlara sıkıca sarılmadan, ortaya çıkan olumsuzluklar bastırılamıyor!
Geride bıraktığımız haftanın ilk saatlerinde, vize gerginliğinin etkisi ile Türk Lirasının değerinde oldukça sert değer kayıplarına tanık olduk. Bu sonuçta işlem hacimlerini çok düşük olması önemli etkenlerden biri idi. Fakat giderek büyüyen çıkar çatışmalarının, finansal piyasalara ve ekonomik beklentilere geçici olarak yansıması ile başlayan bu yangında önemsiz değildi! Devamında sorunun kısa sürede çözüleceği varsayımına sarılanlar bu yangını söndürmek ve yayılmasını engellemek için her yolu denemek zorunda kaldı. Benzeri durumların tekrarlanması durumunda sonuçlar farklılaşmaya başlayabilir.
Döviz kurlarındaki sert dalgalanmalar duruldu, fakat geleceğe yönelik beklentiler bir kademe daha olumsuzlaştı. Faizler yükseldi, varlık değerlerindeki gerilemeler bilançoları kısmen yıprattı. 2018 yılına ilişkin ekonomik öngörüler olumsuzlaştı. Ortaya çıkan sonuçlar, tetikleyici değişken durumundaki döviz kurlarına ilişkin tahminleri farklılaştırdı. Bu açmazdan nasıl çıkılacağı hiç hesaba katılmadı. Ayrıca dikkate alınması gereken bir unsur daha var: eğer küresel düzeyde riskten kaçınma eğilimi güçleniyor olsa idi, yaşanan gelişmelerin şiddeti ve sonucu daha farklı olabilirdi!
Bu aşamada sormak gerekiyor! ABD ile Ülkemiz arasındaki vize gerginliği ne tür gelişmelerin sonucudur ve geçici olması mümkün müdür? 2013 yılı ortasından bu yana ABD ile aramızdaki çıkar çatışması giderek büyüyor; özellikle 2015 yılı Temmuz ayında açılım sürecinin sonlanmasının ardından terse çevrilmesi söz konusu olamıyor. 2016 Temmuzundaki kalkışma ve Suriye konusundaki Astana süreci, çıkar çatışmasını farklı boyutlara taşımış görünüyor. Bu tablo, vize gerginliği bir şekilde aşılsa bile taraflardan biri radikal türde geri atmadığı sürece ilişkilerin bozulacağını düşündürüyor.
Küresel piyasalar ile ABD para otoritesi arasındaki büyümesi önlenemeyen gerginlikler ise eninde sonunda riskten kaçınma eğilimini belirleyici hale getirecek gibi görünüyor. O gün geldiğinde jeopolitik çıkar çatışmalarının da fazlası ile fiyatlanması söz konusu olabilir! Evdeki hesabını çarşıya uydurmakta yetersiz kalan finansal piyasaların direncindeki zayıflamayı da dikkate almak gerekiyor!
Eylül ayı ortasından bu yana dolar faizlerinin Aralık ayında yükseltileceği beklentisi güçleniyordu. Bu ayın ilk Cuma günü açıklanan işsizlik verileri bu olasılığı güçlendirmişti. Fakat geride bıraktığımız hafta açıklanan enflasyon verileri sonrasında, yapay bir şekilde beklentileri zayıflatmak için çaba harcadılar! Ücretlerdeki artışın yarattığı tehlikeyi, emtia fiyatlarındaki hareketi ve çekirdek enflasyon üzerindeki muhtemel etkilerini zihinlerden silmeye çalıştılar! Riskten kaçınma eğilimini yapay zorlamalarla geciktirerek günü kurtarabilirsiniz, fakat biriktirdiğiniz enerji sebebi ile kırılganlığın artmasını önleyemezsiniz!