İşsizlikteki eğilimler ve tepkisel tercihler!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan İş gücü İstatistiklerine göre Mayıs ayı işsizlik oranımız yüzde 10,2 seviyesine gerilemiş. Ocak ayında yüzde 13 düzeyine sıçrayan bu...
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan İş gücü İstatistiklerine göre Mayıs ayı işsizlik oranımız yüzde 10,2 seviyesine gerilemiş. Ocak ayında yüzde 13 düzeyine sıçrayan bu oranın dört ay içinde seri bir şekilde gerilemiş olması göz kamaştırıyor! Fakat bu durum, söz konusu eğilimin hep böyle devam edeceği anlamına gelmiyor! İstihdam konusunda büyük salınımlara sebep olan bazı gelişmeler ve tepkisel nitelikli önemli tercih değişiklikleri, olumlu düşünmeyi zorlaştırıyor.
2016 yılı başında asgari ücret düzeyindeki yüksek oranlı ayarlama ve bunun tüm ücretlere yansıması, umulan sonucu vermemiş ve işsizlik oranındaki yükselişi hızlandıran faktörlerden biri olmuştu. Bu yılın ilk çeyrek döneminde hızla uygulamaya sokulan hacimli istihdam teşvikleri ise, ciddi yan tesirlere rağmen kayıpları kısmen de olsa telafi etti.
Yukarıda dikkatinize sunduğumuz yaklaşımların ilkinde, özel sektör ve kamunun yükü arttı; söz konusu kesimlerden bireylere kaynak transferi yapıldı. Fakat tüketim eğilimi güçlenmediği ve yatırım konusuna ilgi azaldığı için evdeki hesaplar çarşıya uymadı. İkincisinde ise özel sektörün yükü hafifletilirken kamunun ki hatırı sayılır oranda arttı ve mali disiplinden uzaklaşıldı; buna rağmen yatırımlar konusundaki durgunlaşma eğilimi kırılamadı, hareket yeteneğimizi daraltan sorunlar ağırlaşmaya devam etti.
Küresel ve bölgesel koşullardaki ağırlaşma ile iç siyaset konusundaki endişeler, söz konusu tepkisel tercihler üzerinde belirleyici oldu. Büyümeyi ve istihdamı zorladıkça, enflasyon baskısı yükselmeye ve istikrarsızlık tehdidi ciddileşmeye başladı; döviz kurları ve faizlerin yukarı yönde dalgalanmaya başlaması kafaları karıştırarak güvensizliği besleyen temel unsurlardan biri oldu.
2018 ve 2019 yılı için memur maaş zamları için siyasi iradenin teklifini bu koşullar altında değerlendirmek gerekiyor. Altı aylık dönemler için yüzde 3’lük zamlar öneren teklif, memur sendikası tarafından ciddiye alınmamış ve pazarlık masasından kalkmışlar. Siyasi İrade finansal kesimi memnun etmek ve kısa vadede beklentilerin olumsuzlaşmasını engellemek için, kendisinin bile pek itibar etmediği bir öneride ısrarlı görünmek zorunda kalmış!
Sormak gerekiyor: öngörülen enflasyon hedefini dikkate alarak, enflasyon hedefli yaklaşıma dönmek ve özel sektöre benzer tavsiyede bulunmak ne kadar gerçekçi! Siyasi iradenin önceliğini büyüme ve istihdam yerine enflasyona odaklama görünümü, hem de çok önem verdikleri seçimler öncesinde ne kadar inandırıcı? Popülizm bataklığından, hem de küresel koşulların olumsuzlaştığı ve dış finansman olanaklarının daraldığı bir dönemde yıpranmadan çıkmak mümkün müdür?