Küresel beklentilerdeki değişim tedbirli olmayı gerektiriyor!
Geride bıraktığımız Mart ayı genelinde küresel ölçekte yaşanan gelişmeler ve eğilimler, daha dikkatli ve tedbirli olmayı gerektiriyor olabilir. Beklentilerin olumsuz yönde değişmeye başlaması, belirsizlik...
Geride bıraktığımız Mart ayı genelinde küresel ölçekte yaşanan gelişmeler ve eğilimler, daha dikkatli ve tedbirli olmayı gerektiriyor olabilir. Beklentilerin olumsuz yönde değişmeye başlaması, belirsizlik yönündeki algıların güçlenmesi, siyasi gerginlikler ile jeopolitik risklerin yeniden tırmanışa geçmesi türünden eğilimler daha farklı düşünmeye izin vermiyor. Küresel piyasa eğilimleri, kısa vadeli risk alma isteğinin belirgin bir şekilde gerilediğine ve tam aksi yöndeki eğilimlerin ivmelendiğine işaret ediyor. Tahvil piyasalarındaki eğilim değişikliklerinin iyi şeyler söylememesine bağlı olarak güvenli liman arayışları ön plana çıkıyor!
Hemen yukarıdaki endişemizi besleyen gözlemlerimizi aktarmakla başlayalım. Gelişmiş ekonomilerin devlet tahvilleri özellikle Mart ayının ikinci yarısında prim yaptı, tüm vadelere ilişkin getiri oranlarında az veya çok gerilemeler yaşandı; bu durum faizlere ve küresel ekonomiye ilişkin beklentilerin olumsuzlaştığı koşullarda gerçekleşti. Gelişen ekonomilerin ve özel sektörün risk primi kısa sürede ve ciddi sayılabilecek oranlarda yükseldi; başka bir deyişle, söz konusu kesimlerin faiz verim eğrileri hem yukarı yönde hareketlendi ve hem de dikleşmeye başladı. Özellikle kaçınılmaya çalışılan bu eğilimlerin sahne almaya başlaması, bakış açılarını değişmeye zorladı.
Tahvilde eğilim değişiklikleri önemli bir kırılma olabilir
Tahvil piyasalarındaki eğilim değişiklikleri, son birkaç yılın alışkanlıkları açısından önemli sayılabilecek bir kırılma olabilir. Zira büyüme lehine iyimser senaryoların, etkisizleşerek çöp sepetine yollandığı kanaatini güçlendiriyor. Gündemde belirgin bir yer tutmaya başlayan ticaret savaşları konusu ise, durgunlaşmanın enflasyonist karakterli ve yıkıcı olma olasılığını artırıyor; riskten kaçınma eğiliminin daha belirleyici olabileceğini ve güvensizliğin etki alanının genişleyebileceğini düşündürüyor. Hem gelişmiş ekonomiler ile gelişmekte olanlar arasında ve hem de gelişenler arasında belirgin ayrışmaların yaşanması ihtimali güçlenmiş gibi görünüyor.
Bu yazıda aktarmaya çalıştığımız kırılmaların ortaya çıkmasında, farklı eğilimlerin etkili olduğunu ve istenmeyen bazı sonuçların yaşanması olasılığını artırdığını belirtelim. ABD para otoritesinin geleceğe yönelik faiz öngörülerini yükseltmesi ve ticaret savaşları konusunun söz konusu rakamların daha yukarıya taşınmasına gerekçe oluşturması, tahvil piyasalarındaki kırılmayı tetiklemiş olabilir. Uluslararası para piyasalarındaki faiz oranlarının yukarı yönde hareketlenmesi, finansal ve ekonomik beklentilerin olumsuzlaşmasını hızlandırmış olabilir.
Enflasyon ve işsizlikte yukarı yönde baskı gündeme gelebilir
Bu koşullarda küresel ekonomik görünümün iyiye gitmesi veya mevcut durumun korunabilmesi pek mümkün olamayabilir. Durgunlaşma yönündeki eğilimin belirginleşmesi, ortalama enflasyon ve işsizliğin yukarı yönde baskılar yaşaması gündeme gelebilir. Finansal sıkıntıların ön plana çıkmaya başlaması, bu olumsuzluklar üzerinde etkili olabilir. Olası korumacı uygulamalar, yaptırımlar ve misillemeler beklentilerin daha da olumsuzlaşmasına katkı yapabilir. Sipariş iptalleri, yatırım ertelemeleri, finansman sorunları, maliyet fiyat ilişkilerinin bozulması gibi yan tesirler gelişmelerin kontrol dışına çıkması endişesini güçlendirebilir. Yeni bir küresel krize doğru yolculuk hızlanabilir!