Küresel koşullar ile dış açıktaki eğilimler uyuşmuyor!
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ocak ayı dış ticaret rakamları, nereden bakarsak bakalım olumlu bir görünüm sergilemiyor. Olumlu sayılabilecek yönleri, olumsuz olanların yanında önemsiz...
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ocak ayı dış ticaret rakamları, nereden bakarsak bakalım olumlu bir görünüm sergilemiyor. Olumlu sayılabilecek yönleri, olumsuz olanların yanında önemsiz kalıyor. En önemli sorunların kaynağı haline dönüşen dış açığı küçültmek için, göstermelik girişimler dışında ciddi hiçbir şey yapılamadığını düşündürüyor.
Bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat yüzde 10,7 ve ithalat ise yüzde 38 oranlarında artmış. Ocak ayı dış ticaret açığı ise 9 milyar 67 milyon düzeyine ulaşarak, toplam döviz rezervlerinin nerede ise yüzde 10’u düzeyine tırmanmış. Bu rakamlar ekonomi politikalarının yanlış, hedef ve önceliklerin ise tutarsız olabileceğini düşündürüyor; neden böyle olduğuna ilişkin detayları önemsizleştirirken istikrarsızlık yönündeki endişeleri güçlendiriyor.
Dış ticaret hacmindeki çift haneli rakamsal artışlar, kısa vadede büyüme ve istihdam konularındaki beklentileri yukarı yönde değişmesine katkı yapabilir. Fakat ortaya çıkan anormal sayılabilecek açığın finansal sonuçları yıkıcı olabilir! Döviz kurları, enflasyon ve faizlerde yaşanabilecek yukarı yöndeki dalgalanmalar sistemik sarsıntıların sebebi haline dönüşebilir; devreye girebilecek seri iflaslar, büyüme ve istihdam konusundaki düzelmeyi de sert bir şekilde tersine çevirebilir.
Bu verileri değerlendirirken, 2011 sonrasındaki gaz-fren tartışmalarını anımsamak gerekiyor. Olumsuzlaşmakta olan küresel koşulları dikkate alarak, öncelikle dış açığın küçültülmesi ve dış finansman ihtiyacındaki kontrolsüz artışın durdurulması bir süre için öncelikli hale gelmişti. Ayağı gazdan çekmek, finansal sarsıntıların ortaya çıkmasını önlemek adına büyüme ve istihdam konularında daha ılımlı hedeflerin benimsenmesi gerekmişti. Fakat 2016 yılının ikinci yarısı ile birlikte, hesapsız bir biçimde gaza yüklenilmesi ekonomi politikalarının temel önceliği olmaya başladı; siyasi öncelikler bu sonuçta belirleyici oldu. Başka bir deyişle yangın çıkmasını önleme çabası rafa kalkarken, tulumbacı takımı gibi koşturarak olumsuzluklara müdahale etmeye çalışma girişimi ön plana çıktı!
Açığın büyümesine yol verilmesi en önemli kırılganlık sebeplerinden