Küresel piyasalar neden bu kadar hareketsiz?
Bu haftanın ilk iş gününde finansal piyasaların gündemi karıştı. ABD ile ülkemiz arasındaki siyasi gerginliğin eyleme dönüşmesi ön plana çıkartılırken, dolar faizlerine ilişkin...
Bu haftanın ilk iş gününde finansal piyasaların gündemi karıştı. ABD ile ülkemiz arasındaki siyasi gerginliğin eyleme dönüşmesi ön plana çıkartılırken, dolar faizlerine ilişkin beklentilerdeki değişimin küresel piyasalar üzerindeki muhtemel etkilerini olabildiğince geciktirme çabası olarak tanımlanabilecek fırtına öncesi hareketsizliği dikkat çekti. Özellikle tahvil faizlerinde ve gelişen ülke paralarında beklenen hareketlilik yaşanmadı!
Durum böyle olunca sormak gerekiyor! Dolar faizlerinin Aralık ayında yükseltileceği beklentisi kesinlik düzeyine yaklaşırken, neden küresel piyasalar bu durumu görmezden geliyor ve bu tavrını daha ne kadar sürdürebilir? Avrupa Birliği üyeleri bünyesinde sahne alarak eyleme dönüşmeye başlayan ayrılıkçı hareketlere rağmen, euro nasıl olup ta hareketsiz kalabiliyor? Bu konular, küresel açıdan ön plana çıkarılan vize restleşmesi konusundan çok daha önemli değil mi?
Geride bıraktığımız haftanın son işgününde açıklanan Eylül ayı ABD İstihdam verileri, piyasaların bu yılın üçüncü çeyreği boyunca yanlış varsayımlarından hareketle, yanlış fiyatlamalar ve eğilimlere abone olduğunu netleştirdi. Benzer yanlışın Euro’nun değeri ve buna bağlı olarak Avrupa para otoritesinin muhtemel eylemleri konusunda tekrarlandığı açığa çımaya başladı. Daha açık bir ifade ile beklentilerin bozulmasını engellemek ve eğilimlerin kontrolden çıkmasını engellemek adına piyasaları manipüle etmek zorunda kalmışlar! Şimdi ise muhtemel kayıpları geciktirme seçenekleri tükendiği için ne yapacaklarını bilemiyorlar!
Ekonomik ve siyasi gelişmelerin beklentiler üzerindeki etkisinin piyasalara yansımasına izin verseler, ortalık karışacak; profesyoneller kaybedecek, sistemik kırılganlık algısı yükselecek ve gelişmeler kontrolden çıkacak. Bu durumdan kaçınmak adına gerçekleri görmezden geldiler, iyimser senaryoları gerçekmiş gibi fiyatlamaya ve pazarlamaya çalıştılar. Fakat artık durum değişti; kaçacak yer ve kazanılabilecek zaman pek kalmadı!
Dolar faizleri yükselecek; fonlama parası olarak aşırılık sınırlarını zorlayan dolar ve Japon yeni diğer paralara karşı değerlenecek. Başka bir deyişle riskten kaçınma eğilimi güçlenecek. Tahvil getirilerindeki yükseliş, menkul ve gayrı menkul değerlerini gerileterek bilançoları yıpratacak. Finansal cephedeki bu eğilimler, ekonomik ve siyasi beklentileri de olumsuzlaştıracak; güven bunalımının etki alanı genişleyecek. Devletlerin sırtına binen yük arttıkça, ayrılıkçı hareketler güçlenecek ve istikrarsızlığın etki alanı genişleyecek.
İyimser senaryolar, hayali varsayımlar ve yapay fiyatlamalar kısa vadede bunlardan kaçınmak için kullanıldı. Umulan mucizeler gerçekleşmedi, muhtemel kayıpların doğrudan kurulu düzeni yıpratması olasılığını azaltma girişimleri işe yaramadı. Sorunlar ağırlaştı, uzatmaların sonu yaklaştı. Para otoritelerinin fiyat istikrarı amacı ile finansal istikrar arasında sıkışarak etkisizleşmesi, finansal piyasaların ve kurumsal yapının ömrünü kısalttı!