Olumsuzluklar kalıcı olarak aşılabildi mi?

Geride bırakmaya hazırlandığımız yılın bazı makroekonomik verilerine bakarak, en kötünün geride kaldığını ve 2018 senesinin daha olumlu gelişmelere sahne olacağını öne süren söylemler...

Geride bırakmaya hazırlandığımız yılın bazı makroekonomik verilerine bakarak, en kötünün geride kaldığını ve 2018 senesinin daha olumlu gelişmelere sahne olacağını öne süren söylemler pek gerçekçi görünmüyor. Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın bir önceki yıla göre yüzde 6,5 düzeyine yakın bir oranda artmış olması önemlidir; fakat nasıl gerçekleştiğinin ve sürdürülebilir olup olmadığının sorgulanması da gereklidir.

Bir önceki yılın oluşturduğu düşük baz etkisi, gelecek yılların iç talebini öne çeken teşvikler ve kredi genişlemesini mümkün kılan uygulamalar ile dış koşullar sonuç üzerinde belirleyici olmuştur. Kesinlikle sürdürülebilir değildir. Makroekonomik görünümü tamamlayan diğer veriler olumlu düşünmeye izin vermemektedir; enflasyon nerede ise hedeflenenin iki katına tırmanırken, işsizlik oranındaki gerileme seferberlik çerçevesindeki fedakarlıklara rağmen oldukça sınırlı kalmıştır. Kaynak sıkıntısı büyümeye ve faizler dalgalı şekilde yükselmeye devam etmiş, ekonomideki sorunlar kaçınılmaz olarak ağırlaşmıştır. 2018’ devredilen miras olumlu düşünmeyi zorlaştıran yapıdadır.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kredi karşılıklarını daha fazla geriletilemeyecek düzeylere indirmese ve Kredi Garanti Fonu uygulamaya girmemiş olsa, sonuç çok daha farklı olabilirdi! Muhtemelen büyüme çok daha zayıf olurken işsizlik oranında sert yükselişler yaşanabilir, enflasyon baskısı daha sınırlı olarak ciddiyetini koruyor olabilirdi. Kriz dönemlerinde bile zorunlu olmadıkça uygulamaya konulmayacak türden olağandışı önlemler ve küresel koşulların tahmin edilenden iyi olmasının sonuç üzerinde belirleyici olduğu iddia edilebilir.
Makroekonomik görünüm açısından Orta Vadeli Plan hedeflerinin yanına bile yaklaşılamamış olması, eğilimlerin kontrollü olamadığı anlamındadır. Aşırılıkların zorlanmış olmasına bağlı olarak yan tesirlerin bu yılın son çeyreğinde belirleyici olmaya başlaması, 2018 senesine ilişkin beklentileri olumsuzlaştırmaktadır. Genelde iç talebe, özelde ise tüketim ve yatırım eğilimlerine ilişkin belirsizlik önemli ölçüde artmıştır. Para ve maliye politikalarının etkinliği, kısmen sınırlanmış durumdadır. Siyasi endişeler ile büyüme ve istihdam artışını zorlamanın maliyeti çok ağırlaşmıştır.

Pek konuşulmayan detay niteliğindeki önemli bazı eğilimler, kırılganlık yönündeki algıları güçlendirmiştir. Vergi tahsilat oranları, krizli yılları anımsatacak ölçüde düşüktür; kredi hacmindeki artışta, borç yapılandırmaları ön plandadır. Birikimli cari açığa koşut şekilde artan kur riski hacmi devasız bir baş ağrısı olmuştur; taşınması gereken büyüklük artarken, bu riski üzerinden atma eğilimi en önemli sıkıntı kaynakları arasındadır. Gelir ve servet dağılımı bozulmaya devam etmiş, yoksulluk sınırının altındaki yoğunlaşma hızlanmıştır. Özetle söylemek gerekir ise, istikrarsızlık tehlikesi büyümeye devam etmiştir.

Siyasi İrade ve iş dünyasının öncelikleri ile finansal kesiminkiler belirgin bir şekilde ayrışmakta, şimdilik fiyatlanmayan uzlaşmazlıklar büyümektedir. Küresel koşulların 2016 yılını anımsatacak şekilde bozulması olasılığı oldukça yüksektir; 2017 senesine ilişkin iyimser senaryoların temel varsayımları buharlaşmış ve kırılganlık algılarını güçlendirmiştir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Fiyatlama davranışları ve zorunlu değişim 23 Şubat 2019 | 292 Okunma Bunalım var dengelenme yok! 16 Şubat 2019 | 277 Okunma Kredi mekanizmasi çalışmıyor ve ekonomi boğuluyor! 27 Eylül 2018 | 681 Okunma İyimser olmayı zora sokan küresel olumsuzluklar! 25 Eylül 2018 | 272 Okunma Küresel koşullar ve olumsuzlukların artan bulaşıcılığı 20 Eylül 2018 | 426 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar