Tahvillerdeki öncü sarsıntılar beklentileri değiştiriyor!
Geride bıraktığımız 2017 yılı ikinci çeyrek dönemi boyunca çok kez tekrarlanarak benimsetilmeye çalışılan iyimser beklentilerin, büyük bir hızla anlamsızlaştığı bir dönemden...
Geride bıraktığımız 2017 yılı ikinci çeyrek dönemi boyunca çok kez tekrarlanarak benimsetilmeye çalışılan iyimser beklentilerin, büyük bir hızla anlamsızlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Gelişmiş ekonomilerin tahvil piyasalarında sahne almaya başlayan sarsıntılar büyüyebilir; riskten kaçınma eğilimini besleyerek küresel ölçekte tüm piyasaları olumsuz yönde etkileyebilir! Gelişmeleri kontrol altında tutmaya çalışan kesimlerin, ömrünü tüketmiş senaryoları ve buna bağlı beklentileri temcit pilavı gibi tekrarlaması sonucu değiştiremeyebilir!
2017 yılı ikinci çeyreğinin son haftasında Avrupa Merkez Bankası’ndan gelen yeni sayılabilecek mesajlar, görmezden gelinen olumsuzluklar bardağını taşırmış gibi görünüyor. Parasal genişlemenin sonlanmasına yönelik algı değişikliği, oldukça ciddi sayılabilecek olumsuz tetiklenmelerin sebebi oldu. Diğer bazı gelişmiş ekonomi para otoriteleri benzer yaklaşıma yönelecekleri sinyali verince ortalık karıştı. ABD Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmesinden etkilenmeyen ABD Hazinesinin tahvilleri bile seri bir şekilde değer kaybetmeye başladı! Hem de yarıyıl bilançolarını olduğundan iyi gösterme yönündeki yoğun çabalara rağmen!
Belli ki para otoriteleri benzer endişelerin baskısı altında ve olumsuz seçenekler arasında en az olumsuz olanını tercih etmek zorunda kalıyorlar. Bakış açıları çok kısa vadeden daha sonrasına kaymak zorunda kaldığı için, piyasa dostu olmaktan uzaklaşmak durumunda oluyor ve yaşanacak sarsıntıların olası maliyetlerine katlanmak gerektiğini düşünüyorlar.
Söylem değişikliklerinin tahvil piyasaları üzerindeki öncü etkileri, riskten kaçınma eğiliminin güçlenerek piyasalar üzerinde olumsuz baskılar yaratacağına ve borçlanma maliyetlerindeki artış nedeniyle de küresel ekonominin yeniden durgunlaşma yönünde hareketlendirebileceğine işaret ediyor olabilir. Bu yöndeki beklentiler, özellikle iyimser beklentilere bağımlı gelişen ekonomileri fazlası ile sarsabilir!
2017 yılı ikinci yarısı genelinde faizlerin vade yapısı farklılaşabilir; orta ve uzun vadeli olanlardaki yükselişler, hem gelişen ülke risk primlerinin yükselmesine ve hem de varlık değerlerindeki aşınma sebebiyle bilançoların yıpranmasına yol açabilir. Döviz piyasalarında gelişmiş ekonomi paraları lehine ve gelişmekte olanların paraları aleyhine sert dalgalanmalar yaşanabilir. Tüm bunlar ciddi boyutta risk taşıyan piyasa profesyonellerinin canını çok yakabilir ve kurumsal yapıya ilişkin kırılganlık algısının çok yükselmesine sebep olabilir.
Bu yazıda ön plana çıkarmaya çalıştığımız küresel koşullardaki bu ani değişim, Türkiye ekonomisi açısından da özel bir önem taşıyor. Muhtemelen geleceğe yönelik beklentiler bozulacak, makroekonomik görünüme yönelik algılar olumsuzlaşacak. Kaynak sıkıntısı büyümeye devam edecek; özellikle enflasyon ve işsizliğe ilişkin beklentilerdeki değişim, istikrarsızlık endişelerini güçlendirecek. Yatırım ve tüketim eğilimleri, daha seri bir şekilde ivme kaybedecek.